23 Ocak 2017 Pazartesi

Kendisini Kraliçe Sanan İkiz Annesi



Sahip olduklarımla hep yetinmiş ve hep mutlu olmayı bilmişimdir.

Eğer hayatımda bir eksiklik ya da ters giden bir şey söz konusu ise daima daha kötüsünü düşünüp, mutlaka bir hayır vardır diyerek halime şükretmişimdir. 

İsyan etmem hiç, her durumda mutlu olmayı ve sahip olduklarımla yetinmeyi bilirim. En kötü anda bile karşıma daha iyi bir yol çıkacağına ve mutlaka sabrımın mükafatını alacağıma inanırım. Nitekim de hep öyle olmuştur.

Hamileliğimin ilk haftalarında inanılmaz zorlu bir süreçten çıkmış bir kız çocuğuydum aslında. Hayatın beni sınayabileceği ve mutluluğa dair tüm inancımı alabileceği bir sürecin sonuydu. Hiç isyan etmemiştim, hiç şikayet etmemiş hiç ''Niye ben '' dememiştim. Vardı bunda da bir hayır, belki hiç hayal bile edemeyeceğimiz bir mükafatı olacaktı savaşıp ayakta kalmamızın. Evet, hayatımın sınavının mükafatıydı onlar.

Ve o gün, kese görmeye gittiğimiz gün! Bir değil iki kese vardı görünürde, kan değerlerim çok yüksekti ve doktorumun söylediğine göre bir bebek değil  kesin ikizlerdi. Kalp atışı için bekledik bu sefer, emin olmak için bir daha bir daha. Sonunda doktorumuz emindi ikiz bebek bekliyordum.

Önce şaşırdım, hayatım boyu korktuğum şey başıma gelmişti. Ailelerimizde olmasına rağmen, ihtimal olmasına rağmen inanılmaz bir sürprizdi.

Bir bebeğin varlığı nasıl bir mucizeyse Allah'ım bana iki katı mucize yaşatmıştı. Bir anne için bebeğinin kokusu ne demekse Allah'ım bana iki kat fazlasını layık görmüştü.

Tarifsiz bir heyecandı ikiz bebek beklemek, tekme atışını beklerken ikisinin birden hareket edişi, doğumda sevinçten ağlarken katıla katıla ağlamaya devam etmekti. Kucağında başka bir bebeğe yer kalmaması, hayatımda sahip olabileceğim herşeyin tamamlanmış olmasıydı.






Bir kadının en büyük duası ''ANNE OLMAK'' ise, Allah'ım benim dualarıma yürekten cevap verip beni sahip olabileceğim en yüce sıfatla ödüllendirip "İKİZ ANNESi" olarak taçlandırdı.








İşte bu yüzdendir; kendimi bu güzel ailem ile , sahip olabileceği herşeye sahip olmuş bir kraliçe gibi hissetmem.






22 Ocak 2017 Pazar

Hamilelere Kitap Önerileri



Genelde anne adaylarından bana gelen sorular arasında; hamilelik dönemim de hangi kitapları okuduğum oluyor.


Belki de en kolay fakat cevaplaması en zor sorudur benim için.


Çünkü hepsinin birbiriyle aynı olduğunu düşünüp, "daha farklı daha çok bilgi içeren kitap istiyorum" diye diye tüm kitapları toplamıştım. Bir değil, iki değil bir çok hamilelik ve bebek kitabına sahip olmuş ve okumuştum.


Sadece kitapla yetinmeyip internet sayfalarından bile hamileliğimin mevcut ve gelecek dönemlerini okuyup bilinçlenmeye çalışıyordum.


Bana sorarsanız, normaldi bu yaptığım. Bu benim ilk hamileliğimdi, doktorum ya da yakınlarım bana her türlü bilgiyi ve tecrübelerini aktarıyor olsalar da içimdeki merak hiç bitmiyor ve tadını çıkara çıkara, hiç bocalamadan yaşamak istiyordum. Bunun için kendimi en kötüye bile hazırlamam ve her durumda ne yapmam gerektiğini biliyor olmalıydım.



Peki çok kitap okuyup daha mı çok şey öğrendim?



Hayır, çünkü hamilelik bu, her annenin yaşadığı süreç fizyolojik ve dönemsel olarak hemen hemen aynı. Eğer bir sorun olursa zaten doktorunuz sizi bilgilendirip yönlendiriyor. Başka bilgiye gerek yok aslında. Çünkü her zaman en doğru kaynak sizi başından beri itina ile takip eden doktorunuz oluyor.

Bu yüzden ''Şu Kitap'' diyemesemde içlerinde en faydalı olduğunu düşündüğüm ve kitabıyla yetinmeyip yazarın internet sitesini de yakından takip ettiğim '' Dr.Kağan Kocatepe - Hafta Hafta Hamilelik'' kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.




Ve ikiz anneleri için mutlaka faydasını göreceğinize inandığım Derya Coşkundeniz'in ''İkizlerle Hayat'' adlı kitabını alıp okumadan doğum yapmayın derim.




Eğer bunların dışında bilgi edinmek, insanların tecrübelerini, yaşadıklarını, başınıza gelebilecek durumları öğrenmek istiyorsanız; anne-bebek bloglarındaki hamilelik yazılarını okumanızı tavsiye ederim. Çünkü tıbbi ya da genel bilgilerden çok deneyimler size yol gösterici ve öğretici olucaktır.




19 Ocak 2017 Perşembe

Lal ve Can'ın Mücver Tarifi


Lal ve Can için bugün mücver yaptım.

Malzemelerim :
* 1 orta boy kabak
* 1 orta boy havuç
* 1 yumurta
* 2 sap taze soğan
*4 yemek kaşığı un
* Tuz
* Maydanoz
* Dereotu
* Beyaz Peynir  (İsteğe bağlı)

Yapılışı 

Kabak ve havuçu rendeleyip,taze Soğanı çok ince olucak şekilde doğuyorum.
Dereotu ve maydonuzları da ince ince kıyıyorum.
Sonra un,tuz,yumurta ve peynir tüm malzemeyi karıştırıp hamur kıvamına gelene kadar elimle yoğuruyorum.

Hazırladığım harcı, yağladığım tepsiye döküp önceden ısınmış 180 derece fırında 15_20 dakika pişiriyorum.

Isterseniz yağda da kızartabilirsiniz.

Fırında daha hafif ve daha sağlıklı olduğu için ben çoğunlukla fırında yapmayı tercih ediyorum.

Eğer bugünkü gibi bir öğünlük yaptıysam peynir de ilave ediyorum, ama ölçü çoksa ve ısıtıp yemek durumunda kalacaksak peynir koymuyorum.

Lal ve Can'ın favori yemeklerinden benimde kurtarıcı yemek alternatifim diyebiliriz.

Afiyet olsun...

18 Ocak 2017 Çarşamba

Renkli Küplerle Yeni Yeni Oyunlar Türettik




Bugün yine hem eğlenceli hem de öğretici oyunlar oynadık. Daha önce renkli küplerden, aynı renkte olanları üstüste dizerek hem renk ayrımı yapmaya hem de denge kurmaya çalışmıştık.




Bugün ise; yine aynı küpleri aynı renkte olan tabaklara yerleştirmeyi denedik.


                               

 Lal ve Can,0-2 yaş aralığındaku her çocuk gibi,  ilk gözlemlerini hafızalarına kazıdıkları için hemen küplerden kule yapmaya başladılar. 


Madem öyle arzu ettiler, bizde hemen oyunu onların keyfine göre değiştirip, aynı renk küpleri aynı renk tabakların içinde dizmeye çevirdik. 

Araya başka renkler almış olsalarda ilk deneyimler için bence gayet iyi gittiler.Ilk renkler hep tabağın renginde hem belki araya ton katmışta olabilirler değilmi ama ?? 



Sonra bir değişiklik daha yapıp, bu sefer küplerin üzerine aynı renkte tabaklara koymayı denedik. 



Böylece hem tabağı tam ortalamaya çalışıp denge sağlamayı denerken hem
de ezber bozmuş olduk.

Renk oyunlarımızda, renkleri söylememek için resmen benimle inatlaşıyorlar ama pes etmek yok.Söylemeselerde içten içe öğrendiklerini biliyorum şimdilik bu kadarı yeter.

Herkese masallar gibi, renkli rüyalar dilerim.


12 Ocak 2017 Perşembe

Elleri Kulanmadan Buz Kalıplarını Toplayabilir misiniz?

Bugün yine çok eğlenceli ve kurallara uyulmayan bir oyun oynadık.

Renkli buz kalıplarını, içi su dolu derin ve yuvarlak bir kaba koyup, ellerine ölçü kaşıklarını aldılar.


Görevleri ; ellerini suya hiç sokmadan, buz kalıplarını tepsiye çıkarmaktı.

Her oyun başında olduğu gibi dikkatle ne olduğuna bakıp önce bir sakince gözlemlediler. Sonra ağır ağır başladılar oynamaya.



Ellerini her değdirmeye kalktıklarında ''El yok el yok'' diyerek müdahale ettim.
Hemen ellerini çekip en fazla 2 saniye uzak tutabildiler, karşı konulmaz bir refleksle elleri hep suya girdi.

Kaşıkla buz kalıplarını çıkaramadılar ama en sonunda kalıplar tepside eller suyun içindeydi.


Henüz ilk denememiz olduğu için oynun eğlenceli tarafına kapılıp amaçtan sapmış olsalarda, harika vakit geçirdiler.

Su ile yeni yeni oyunlar oynamaya başladık. Arayı uzatmadan bu oyunu tekrarlarsak, suya alışırlar ve  kaşıkla buz kalıplarını almak daha eğlenceli olabilir.

11 Ocak 2017 Çarşamba

İkizlere Tek Başına Bakan Annenin Birgünü


Her sabah hiç şaşmadan 08:20 - 08:30 arası Can’ın şarkılarıyla uyanıyoruz. 

Bir sabah klasiğimiz olan yatakta anne, kız ve oğlan üçlüsü olarak sabah haberlerini izledikten sonra önce pijamalarımızı çıkarıp, altlarımızı temizleyip cicilerimizi giyip güne öyle başlıyoruz.

Yatak çok olunca, sırayla önce çocukların yatakları sonra bizim yataklar toplandı, odaların camları açıldı derken bir yarım saat geçiyor. Artık iyice uykuları açılmış ve kahvaltıya hazır oluyorlar.

Sıcak sütleri, bol peynirli omletleri hazırlanınca oturuyoruz üçümüz de masaya. 

Lal kendi kendine, Can biraz kendi biraz  anne desteğiyle gayet güzel yapıyorlar kahvaltılarını. Bu arada Can, Lal’ den çok yiyor ama çok nazlıdır kendisi illa biri yedirecek, eee bu işte bana kalıyor tabi.




Kahvaltı sonrası üçümüz birlikte oturup oyun oynuyoruz. Küpleri diziyoruz, lego yapıyoruz, kitap okuyoruz, çamaşır ipine mandal asıyoruz. O gün canımız ne isterse.

Bugün suya koyduğumuz renkli buz kalıplarını, el degdirmeden sudan alma oyunu oynadık mesela.

Saat 10:40 civarı olunca bizim ikizler başlıyorlar mırıldanmaya. "Zırrrrr meyve suyu saati." Meyveler tazecik sıkılıp mama sandalyesinde içilirken bende hemen meyve sıkacağını yıkayıp, mutfağı topluyorum, işte bu kadar.  

Meyve suyu saatini hiç atlanmıyor çünkü hergün aynı saatte içmeye alıştıklarından ben vermesemde onlar hatırlatıyorlar artık.

Meyve suyu içince başlıyorlar mayışmaya, onları uyku basmışken hemen bir süpürge atıverdim mi eve sonrası kolay, bir güzel altlar alınıyor biraz mıncıklanıyorlar ve uyku zamanı.

İşte tek korkum o an, iki bebek aynı anda nasıl uyutulur? 
Biri uyumasa, sesinden öbürü uyanmaz mı? 

Gece yat yanlarına uyurlar karanlıkta ama gündüz mümkün değil, haydi Merve uyut bakalım iki çocuğu birden kolaysa.


Napalım alıyorum birini ayağıma, diğerini de yanıma; birini ayağımla, diğerini ellerimle sallaya sallaya uyutuyorum. 


Bazen de önce Lal'i uyutup sonra Can'ı uyutuyorum. 15 - 20 dakika sürüyor uyutmam.
Şimdi anne zamanı işte, öğlene yemek var ama aksama aynı yemeği yemesinler, çeşit olsun diye bugün hemen bir mücver karıştırı verdim mesela.

Eeeeee hani anne zamanı bumu diyenlere ;


İşte buyrun, hem yemek yapıyorum hemde çay keyfi yapıyorum. Ne var yani illa oturarak mı içilir bu çay?

Yemeklerde hazırsa alıyorum bilgisayarımı, oturuyorum masama bir bardak daha çayı hakettim bence. Bazen yazıyorum, bazen internette dolanıyorum bazen de kitap okuyorum, o gün canım ne isterse. Onlar uyanana kadar özgürüm nasılsa.



Uyandıklarında azıcık keyif yapar Lal ve Can.  Sonra öğlen yemeğiydi, dans zamanıydı, kitap okuma vaktiydi derken akşam olur, babamız gelir. Sonrası bebek oyuncağı zaten.

Babaları gelince, onlar hasret giderene kadar akşam sofrayı hazırlıyorum dördümüz hep birlikte oturuyoruz sofraya. 

Kakara kikiri yemekler yeniyor. onlar babayla oyuna başlarken ben ertesi günün yemeklerini yapmaya başlıyorum. Varsa çamaşırları da astım mı haydi bende yanlarına. 

Biraz kudurup hemen uyku haline geçiyorlar ve erkenden uyuyorlar.Sonra ben kendime bi çay demliyorum, bir iki satır yazı yazıp resimleri kurcalıyor sonrada ertesi güne hazır olmak için geç olmadan uyuyorum.

Sadece çarşamba geceleri bu kuralı bozuyorum çünkü dizim varrrrr, haydi bakalım aldım çekirdeğimi çayımı ben diziye sizede iyi gecelerrrrr. 




10 Ocak 2017 Salı

Lal ve Can' ın Fırında Pişen Topları

                                                      

Lal ve Can için bugün fırında bebek köftesi yaptım. Yerken 'Top top'' dedikleri için de yemeğin adını : Lal ve Can'ın Topları koyduk 

Kullandığım malzemeler :

300 gram yağsız kıyma
Yarım soğan 
 1 tutam tuz
1 çay kaşığı  karabiber
1 çay kaşığı  kimyon
1 tutam kuru nane
Maydanoz
Ekmek içi 

Nasıl mı yaptım?

Çok kolay , Soğanı rendeleyip, içine tüm malzemeleri ekleyip iyice yoğuruyorum.

Kıvamına göre ekmek içini ekliyorum. Ne çok sert ne de çok yumuşak olmamasına dikkat ediyorum.

Yoğurduğum kıymadan, minik minik köfteler hazırlayıp yağladığım borcama dizip, önceden ısıttığım 170 derece fırında 20_25 derece pişiriyorum.

Sonra da bir güzel servis yapıyorum. 


Afiyet olsun...




Torunlarıma Mirasımı Hazırlıyorum İlmek İlmek


Lal'in ve Can'ın ilk giydikleri kıyafetler, ilk tulumları, ilk eldivenleri, ilk battaniyeleri hepsi bir bohçada duruyor torunlarım için.

Evet evet yanlış okumadınız, hepsini Lal ve Can'ın çocuklarına saklıyorum.Çünkü anne olduğumda, annemin bana verdiği en anlamlı hediyeler benim bebeklik kıyafetlerimdi.

Ben anne olana kadar, annemin en güzel hatıralarıyken, ben anne olunca bana devrettiği en büyük mirastı bence. Lal, annesinin elbiselerini giyip resimler çektirirken aile büyüklerim kimbilir nerelere gitti. Can, annesinin pantolonunu giymiş oynarken dedesinin gözünün önünden kimbilir neler geldi geçti.

Hele annemin hamileyken doğacak kızına diktiği elbiseyi, torununun üzerinde görmesi ne büyük mutluluktur düşünsenize.Hepsi yeniden bohçaya girdi saklanmak üzere.

Bu yüzden hiçbirini hatıra diyerek gelişi güzel değil, ''Torunlarıma manevi mirasım'' olarak titizlik ve özenle saklıyorum.Hatta ilkler dışında da ayırıyorum çok sevdiklerimden.

Annem, kıyafetlerim dışında birde çok sevdiğim oyuncaklarımdan saklamış.


Tanıştırayım adı : Fatoş , annemin teyzesi  yurtdışından getirmişti, elbisesi hala gıcır gıcır gözleri masmavi çok severdim bu bebeğimi.

Evcilik oynarken benim bebeğim olurdu, şimdi Lal ve Can oynuyor.


Ben de sevdikleri oyuncakları kuytu köşede saklayacağım. Kimbilir belki annesinin bebeği, babasının arabası olur torunlarımın en sevdikleri oyuncak.

Mutlu anılarla dolu ve ileride mutluluklarla anacağınız günleriniz olsun.

Sevgiler...


7 Ocak 2017 Cumartesi

Lal ve Can'ın Kar Masalı


Lal ve Can, tam bir yaşına girdikleri hafta  tanısmışlardı karla.

İlk karşılaşmaları çok eğlenceliydi. Lal, karlar üzerinde koşup yuvarlanırken kahkahalar atıyordu. Can da, olduğu yerde durup kara dokunmuyor, düşerse de kıpırdamadan bekliyordu. Bir daha kara çıkma imkanımız olmamıştı. 

Dün gece başlayan yoğun kar yağışıyla sabah bir uyandık her yer bembeyaz. Bu güzellik kaçmadan kahvaltı yapar yapmaz artık kendimizi bahçeye.


Lal ve Can karı görür görmez çığlık attılar, sanki yeni yürümeyi öğrenmiş bebekler gibi temkinli yürüdüler önce.



Sonra ellerini tutabilene bravo.




Bıraktık gönülleri gibi koşsunlar, yuvarlansınlar, gün onların günü tadını çıkarsınlar.

Can, ne yapacak acaba diye merak ediyorduk ama Can daha çok eğlendi diyebilirim.




Yuvarlandı, koştu, yattı, oturdu karlar üstünde. Ohhh doya doya oynadı.



Lal biraz şaşkın biraz sevinçli " Annnne kar yaaayoooo " deyip deyip durdu.

Her zaman olduğu gibi Lal gözlemlemekle, Can'da anı yaşamakla meşgullerdi.

Kar güzel hoş ama hava oldukca soğuk olduğu için 15 dakika durduk ve hemen eve çıktık.

Yorulmuşlarki eve gelir gelmez uyudular, uyanınca bir güzel yediler yemeklerini. Camda "Kar yayo, kar yayo" diye kedi gibi mırıldanarak bakınca bizde kendimize bahane arıyormuşuz "Hadi dedik kara gidelim".

E artık bizim ikizler öğrenmişler karda yürümeyi, bu sefer bol bol eğlendik. Onlar gibi bizde çıkardık karın tadını.







Üşümediler mi? diyecek olursanız eve geldiğimizde sıcacıklardı onun da formülü bir sonraki yazımda.

Haydi durmayın atın kendinizi dışarı, dışarısı çook güzeeeel.

Gece ayrı gündüz ayrı güzel...