Sahip olduklarımla hep yetinmiş ve hep mutlu olmayı bilmişimdir.
Eğer hayatımda bir eksiklik ya da ters giden bir şey söz konusu ise daima daha kötüsünü düşünüp, mutlaka bir hayır vardır diyerek halime şükretmişimdir.
İsyan etmem hiç, her durumda mutlu olmayı ve sahip olduklarımla yetinmeyi bilirim. En kötü anda bile karşıma daha iyi bir yol çıkacağına ve mutlaka sabrımın mükafatını alacağıma inanırım. Nitekim de hep öyle olmuştur.
Hamileliğimin ilk haftalarında inanılmaz zorlu bir süreçten çıkmış bir kız çocuğuydum aslında. Hayatın beni sınayabileceği ve mutluluğa dair tüm inancımı alabileceği bir sürecin sonuydu. Hiç isyan etmemiştim, hiç şikayet etmemiş hiç ''Niye ben '' dememiştim. Vardı bunda da bir hayır, belki hiç hayal bile edemeyeceğimiz bir mükafatı olacaktı savaşıp ayakta kalmamızın. Evet, hayatımın sınavının mükafatıydı onlar.
Ve o gün, kese görmeye gittiğimiz gün! Bir değil iki kese vardı görünürde, kan değerlerim çok yüksekti ve doktorumun söylediğine göre bir bebek değil kesin ikizlerdi. Kalp atışı için bekledik bu sefer, emin olmak için bir daha bir daha. Sonunda doktorumuz emindi ikiz bebek bekliyordum.
Önce şaşırdım, hayatım boyu korktuğum şey başıma gelmişti. Ailelerimizde olmasına rağmen, ihtimal olmasına rağmen inanılmaz bir sürprizdi.
Bir bebeğin varlığı nasıl bir mucizeyse Allah'ım bana iki katı mucize yaşatmıştı. Bir anne için bebeğinin kokusu ne demekse Allah'ım bana iki kat fazlasını layık görmüştü.
Tarifsiz bir heyecandı ikiz bebek beklemek, tekme atışını beklerken ikisinin birden hareket edişi, doğumda sevinçten ağlarken katıla katıla ağlamaya devam etmekti. Kucağında başka bir bebeğe yer kalmaması, hayatımda sahip olabileceğim herşeyin tamamlanmış olmasıydı.
Bir kadının en büyük duası ''ANNE OLMAK'' ise, Allah'ım benim dualarıma yürekten cevap verip beni sahip olabileceğim en yüce sıfatla ödüllendirip "İKİZ ANNESi" olarak taçlandırdı.
İşte bu yüzdendir; kendimi bu güzel ailem ile , sahip olabileceği herşeye sahip olmuş bir kraliçe gibi hissetmem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder