25 Nisan 2024 Perşembe

KALEMİM YAZDIKÇA

 

Herkese günaydın,
Geçen gün, sabah haberlerinde, İsmail Küçükkaya dediki ‘’ Okumuyoruz,kitap ya da gazete hiçbir şey okumuyoruz.Buna basın mensuplarımızda dahil’’ Hatta o kadar emin ve sitemkar konuştuki yalnız olmadığımı farkettim.

İnstagram hesabımı ilk açtığım zamanlar durmadan yazıyordum çünkü bloğumda aktif okuyucularım  vardı. İnsanlar okur, yorum yaparlar, eleştirir ya da fikir verirlerdi. Böylece birbirimizden birşeyler öğrenirdik. Bende okuyordum blogger arkadaşlarımın yazılarını, özellikle anne bebek bloglarını Sosyal Medya’yı o zamanlar gerçekten çok verimli kullanıyorduk. Gezdiğimiz yerler, evde oynadığımız oyunlar, okuduğum kitaplar, deneyimler, tecrübeler…

Zamanla sosyal medya canavara dönüştü,bugün değil bloğa girip uzun yazıları okumak, postların altına yazılar yazılar bile okunmaz oldu.Uzun zamandır rahatsız olduğum bu durum benide çeperine aldı,insanlar okumuyor diye baktımki yazı yazmak yerine videolar çekiyorum.

Ben bu sektöre blogger olarak girdim oysaki, ama gidişat, insanların beklentisi, benim sektörden beklentim derken zamanla Influecer’a dönüştüm. Dönüştüm ama çokta mutlu olmadım, zamanla yazmayı bıraktım, çünkü insanlar okumak değil izlemek istiyorlar. Hayatın o yoğun, acıamsızlığıyla mücadele ederken dertlerden uzaklaştıracak  farklı, ilgi çekici, enteresan hatta güldüren şeyler izlemek istiyorlar.

Peki ya ben ne yapmak istiyorum?

Ben, yazmaya devam etmek istiyorum…

Kalemim yazdıkça, yazmaya devam etmek istiyorum…

19 Şubat 2024 Pazartesi

Geçmişte Blogger Olmak


 

Sosyal Medya’da, çektiğim doğa resimlerine yazılar yazarken anne olduktan sonra anneliğimi, gebelik döneminde ve bebeklerimi büyütürken okuyup – öğrendiklerimi , edindiğim bilgileri, deneyimlerimi, oynadığımız oyunlarımızı, etkinliklerimizi, kullandığımız ürünleri, okuduğumuz kitapları, bazen sadece güzel olduğu için anılarımı, bazen de yaptığım hataları bile yazıp paylaşmak için bir anne bebek blogu  açtım.

Blog daha popülerdi, çünkü orada bilgi vardı, deneyimler, tecrübeler vardı. Annelerin gebelik süreçlerini, uykusuz annelerin dertleşmelerini, hastaların tedavi süreçlerini, yemek tariflerinin püf noktalarını, bilgisayarın gizli dünyasını, Dünya’nın keşfedilmemiş gizli köşelerini, Astroloji Dünyasını, gezilip görülen yerlerden notları, nereye ne zaman gidiliri? Nerede ne yeniri? Hayata dair ne varsa yaşayan , tecrübe eden insanların ağzından bire bir dinlemek gibiydi bloggerların yazılarını okumak.

O zamanlar blogger olmak demek; aktif bir blog yazıyor olmak demekti. Güncel ve devamı gelen yazılar yazarak, okurlarınla yazılarını paylaşırken aynı zamanda aldığın reklamlar sayesinde parada kazanabiliyordun. Ürünlerin, firmaların tanıtımlarını blogundaki yazılarınla yapıyordun.

Çünkü, o zamanlar blog yazıları okunuyordu.

İnstagram’da popülerdi ama öyle anlık hikayeler, reelsler, reklamlar, işbirliktelikleri, link kaydırmalar, influencerlar,hatta uzun uzun yazılar yazmak bile yoktu instagramda. Paylaştığım resimlere videolara blogumda yazılar yazar, resimlerimin altında blogumun uzantısını paylaşırdım ve okunurdu.

Şimdi ise değil blog yazıları, Sosyal Medya’da resimlerin altına yazdığımız iki satır yazılar bile okunmuyor. Dolayısıyla artık çoook büyük blog olmadığı sürece bloglardan para kazanılmıyor.

Peki neden hala blogunu aktif tutan bloggerlar var sizce?

Çünkü yazmak, yazan için bir tutku, tıpkı okuyanın tutkusu okumak gibi...

12 Şubat 2024 Pazartesi

Sosyal Medya İle Dün Ayıpladıklarımız Bugün İhtiyaça Dönüştü

 

Sosyal Medya İle Dün Ayıpladıklarımız Bugün İhtiyaça Dönüştü

 

‘’Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat’’ derdi büyüklerimiz. Ayıptı ne yediğini söylemek, karşındakinde olmayanı göstermek.

Neden ?

Çünkü, alan var alamayan var derlerdi biz küçükken.

Bugünse, bir Influencer söylenenlerin aksine, paylaştıkça, gösterdikçe popülaritesi artıyor. Bütün gün, alıyor eline telefonu yediği, içtiği, giydiği, gezdiği, etrafıdakinlerin ilgilendiği ne varsa çekip paylaşıyor. Sonra, hooop gelsin beğeniler, yorumlar. Hele bir de güzelse, geziyorsa, güzel sunumlu yemekler yapıyorsa, püf noktaları veriyorsa, eğleniyorsa, farklı fikirleri ve onda insanlarda olmayan varsa yürüyüp gidiyor ondan sonra.

Çünkü, onu takip edenler bunu istiyor. İnsanoğlu, kendisinde olmayana, tecrübe etmediğine, almadığına, deneyimlemediğine hep ilgi duyar  , önce bir araştırır , merak eder .Bunu hangimiz yapmayız ki? Ben de çok merak ederim, gitmediğim her yeri, yapmadığım her yemeğin tarifini, istediğim topuklu ayakkabının rahat mı olduğunu, diş çıkaran çocuğumun neler yaşayacağını , alacağım çantanın nerede daha ucuza olduğunu, almayı düşündüğüm telefonun özelliklerini vs. doğaldır merak etmemiz, tecrübe edenlerle ilgilenir, iletişim kurar ve takip ederiz.

Bu yüzden gün içinde saatlerimizi harcarız sosyal medya da, sevdiğimiz fenomenleri sıkı takip ederiz, biliriz bugün ne yedi, nereye gitti, ne giydi, ne satın aldı, çocuğuyla hangi aktiviteyi yaptı. Bir yemek tarifini bile bazen google’dan önce Sosyal Medya’da ararız. Ben mesela sıkı takip ettiğim 2-3 Influencer arkadaşımın sayfalarına bakarım önce, onların tarifini denerim eğer yapmışlarsa.

Hangimiz seyahate giderken Google’dan araştırıyor ya da Turizm Danışmanına danışıyoruz?

Hepimiz, gideceğimiz yerle ilgili  önce Sosyal Medya’ya girip bakıyoruz. Kimler nereye gitmiş, hangi restaurantta yemek yemiş, ne yemiş, en popüler yerler neresiymiş, nasıl gitmiş, ne kadar para harcamış hatta en güzel fotoğraf nasıl hangi noktada çekilirmiş…

Eskiden paylaşma dediklerimize bugün ‘’ Paylaş paylaş merak edenlere fikir olur’’ diyoruz, çünkü Sosyal Medya ile artık devir değişti, eskiden ayıpladığımız şeyler günümüzde ihtiyaca dönüştü.

9 Şubat 2024 Cuma

Küllerimden Doğdum

 


Herkese merhaba,

Uzun süredir kendimi, yolunu kaybetmiş sersemce dolanan biri gibi hissediyordum. Hep koşturuyor olmam, her şeye yetişebiliyor olmam bir yandan beni  mutlu ve motive ederken bir yandan aslında istediğim hayatın tam da bu olmadığını düşünüyordum. Durmaksızın bir şeylere yetişmeye çalışırken kendimi, çocuklarımı ve ailemi çok ihmal ettiğimin, durup kendimi dinlediğimde bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım ve değiştirmem gerektiğini düşünüyordum. Bana ait olmayan bir hayatı yaşıyor gibiydim. Evet, ben koşturmayı, her şeye yetişmeyi, herkese yetebilmeyi çok seviyorum ama bir şeyler beni rahatsız ediyordu.

Çünkü, bırakmıştım.

Yazmayı bırakmıştım, okumayı bırakmıştım, eğitimler almayı bırakmıştım, kendime bakmayı bırakmıştım, aynaya bakmayı bırakmıştım, ruj sürmeyi bırakmıştım, saçımı açmayı bırakmıştım, sosyal medya ekmek teknesi olan ben, fotoğraf çekmeyi bile bırakmıştım, video çekmeyi bırakmıştım, reklam çekmeyi bırakmıştım, içerik üretmeyi bırakmıştım kısacası kendimi ve kendimi geliştirmeyi bırakmıştım.

Çocuklarla oyun oynamayı bırakmıştım, birlikte yürüyüş yapmayı, keşfe çıkmayı, dans etmeyi, şımarmayı bırakmıştım. Düzenli olmayı, düzen kurmayı, huzurla uykuya dalmayı bile unutmuştum.

Oysa ben, durmadan okuyan, yazarak mutlu olan, çocuk gelişimi üzerine eğitimler alan, öğrendiklerini kendine saklamayıp paylaşmak isteyen, kendini seven ve beğenen, kendini şımartan, kendine bakan, rujsuz gezmeyen, kıyafetine göre oje süren, kıyafetine göre renkli stilettolar giyen, düzen delisi, çocuklarıyla yeniden doğmuş içi kıpır kıpır enerji dolu biriydim.

Her ne olduysa, bırakmışım işte, kara basan mı denir, kara bulut mu bilmiyorum ama her şeyi bırakmışım.

Dedim ya bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyordum ama değişmeye adım bile atamıyordum. Her Pazartesi artık başlıyorum deyip bir adım ileri gidemiyordum, hep bir bahaneler üretiyordum başlamak için olmuyordu. Belki de şartlar uygun değildi değişmeye kim bilir.

Ve bugün artık değişiyorum,

Kendimi bir karanlığın içinden aydınlığa geçmiş gibi huzurlu, mutlu ve değişime hazır hissediyorum. Yeni ev bana ilaç gibi geldi, bütün o kendini bırakmışlığımdan sıyrılıp eskisinden de neşeli, dinç, huzurlu, çalışkan, kendini seven, kendine bakan, çocuklarıyla oyunlar oynayan eski  Merve’ye döndüm.

Bundan sonrası hep çalışmak, üretmek, yazmak, okumak, paylaşmak…