31 Ağustos 2020 Pazartesi

BEBEĞİN ANNEYLE YATMASININ RİSKLERİ



Bebeklerin anneyle birlikte yatmalarının güven duygusu oluşturduğunu yazmıştım.

İlk doğdukları günden itibaren ister anneyle bebeğin aynı oda da uyuması ister aynı yatakta uyumaları her ikisi de bebeğin daha huzurlu olmasını ve kendini güvende hissetmesini sağlıyor. Ancak anneyle bebeğin aynı yatakta uyurken dikkat etmeleri gereken noktalar var.

Öncelikle yeni doğan bebek ile anne aynı yatakta yattığında yatağı sadece ama sadece ikisi paylaşmalı. Baba bir süre anne ve bebeği baş başa bırakmalı.

Eğer bebek yatağa monte edilmiş bir yatakta yatacak ise, bağlantının iyi yapıldığından emin olunmalı.

Bu şartları yerine getirdiyseniz eğer aşırı yorgunluk ve uykusuzluk haliniz yok ise bebeğinizle uyuyabilirsiniz. Ancak eğer çok yorgun ve uykusuz iseniz bebeğinizle uyumanız riskli olabiliyor.

Çünkü; bebeğinizle yan yana uyuduğunuzda her kıpırdamasını, her hareketini sizin hissedecek derinlikte bir uyku uyumanız gerekir. Eğer aşırı yorgun ve uykusuzsanız uyku ağır gelecek ve bebeğinizin dönüşü, uyanık oluşu vs bunları duyamayacaksınız.Hamileliğin son haftalarındaki o uykusuz geceler, o minik tekmelere uyanmalar hep bizleri bu hafif uykuya hazırlamış olsada yine de çok yorgun ve uykusuz olduğunuz günlerde yanyana yatmamanızda fayda var. Bebeği duymamanızın yanı sıra uyuyup bebeğin üzerine kayma, kolunuzu atma vb gibi tehlikelerde olabilir. Ben yanyana uyurdum ama emzikleri düşse uyanırdım lütfen kendinizde bu gücü görüyorsanız yanınıza alın.

Siz yine birlikte uyumak istiyorsanız, yanınızda her kim varsa ondan uyuyunca bebeği beşiğine yatırmasını ya da yanınızda kalıp siz uyanana kadar bebeğe dikkat etmesini isteyebilirsiniz.

Lohusalık, annelik müthiş bir duygu ama bir o kadar da zor . Bu yüzden yardım istemekten, bebeğe ve kendinizi şımartmaktan kaçınmayın.Riskler var diye ne bebeği huzursuz edin ne de kendinizi onun o kokusundan mahrum bırakın.Yalnız değilsiniz, size destek olacak gözlemleyip bebeği koruyacak mutlaka biri vardır etrafınızda.

Bebek kokusuyla uyumak cennette koşmaya benzer.

Sevgiyle kalın...

Nermin Merve Bozdoğan 

29 Ağustos 2020 Cumartesi

ANNEYLE YATAN BEBEKLERDE BAĞIMLILIK DEĞİL GÜVEN OLUŞUR



Daha anne olacağımı öğrendiğim  gün başladım okumaya. Önce pedagogların, doktorların kitaplarını  sonra tecrübeli annelerin kitaplarını ve bloglarını okudum. Okuduklarımdan anladığım, bildiğimiz bazı katı kuralların pekte doğru olmadığı hatta bazı bilgilerin yanlış olduğuydu.

Bunlardan biri, yeni doğan bebeğin anneyle birlikte uyuması.Toplum olarak şunu kabullenmiş durumdayız, bebek hiç bilmediği bir dünya'ya doğar ama anneyle birlikte uyumaz.

Neden ?

Çünkü, anneyle birlikte uyuyan bebek eğer anne uykuya dalar ve bebeğin üzerine yatarsa bebek boğularak ölür.

Bu bilgiyi hemen hemen her anne bilir ve buna göre hareket eder, oysa bu bilgi bilimsel olarak kanıtlanmış bir bilgi değil sadece bir düşünce.Tam aksine yapılan araştırmalara göre, anneyle uyuyan bebeklerin daha sağlıklı, mutlu ve huzurlu oldukları gözlemlenmiş.

*Bir kere anneyle uyuyan bebek, annenin varlığını hissederek güven duygusu yaşar.Kendini güvende hisseden bebekler daima daha huzurlu ve daha mutludurlar.

*Anneyle uyuyan bebeklerin  uykuları daha derin, daha kaliteli ve daha uzun süreli olur.

*Anne'nin bebeğiyle yatması, gece emzirmelerini daha sık ve daha uzun yapabilmesine olanak sağlar. Sık emzirmekte anne sütünü çoğaltır.Yani annenin bebeğiyle uyuması süt oluşumunu da olumlu yönde destekler.

*İsviçre'de yapılan araştırmalarda, bebeğiyle uyuyan annelerin, emzirme esnasında salgılanan hormon düzeyinde artış, rahim kaslarında esnemeyle daha kısa sürede eski halini aldığı ve sütün daha fazla salgılandığı gözlemlenmiş.

*Anne göğsünde uyuyan bebeğin, anne kalp ritminin etkisiyle daha düzenli nefes aldığı ve oksijeni daha verimli kullandığı görülmüş.

Notre Dame Üniversitesi Anne-Bebek Uyku Davranışları Laboratuvarı’nda yapılan
çalışmalarda,bebeğin anneyle yatmasının hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan çocuğa fayda
sağladığını, bu yakınlığa annenin de ihtiyacının olduğunu göstermiş.

*Yeni dünyaya gelmiş bebeğin ve lohusa annenin birlikte uyumaları kaybetme kaygılarını hafifletir. Daha iyi bir uyku uyur ve daha mutlu uyanırlar.

*Ve en önemlisi de, anne bebek arasındaki o müthiş duygusal bağı güçlendirir.Anneyle yatan bebeğin bağımlılık duygusu değil güven duygusunun geliştiği gözlemlenmiş.

Tüm bu sebepleri bilerek ve isteyerek, doğdukları gece ağladıklarında Lal ve Can'ı göğsüme alıp uyutmuştum, inanılmaz huzurla uyumuşlardı.Aslında Lal ağlamamıştı ama ben onu da göğsüme alıp uyutmuştum. Taburcu olup eve gittiğimizde de ilk altı ayı aynı oda da geçirdik, ikiz oldukları için ikisini birden yanıma alıp uyuyamıyordum ama o gece birinde bir huzursuzluk varsa hiç bebeği yormadan direk yanıma alıyordum , birlikte uyuyorduk.

Anne ve bebeğin birlikte yatması sakıncalı diye bilinir oysa tam tersidir. Anne bebeğiyle uyursa bebeğinde, annenin de daha huzurlu, daha derin ve daha sağlıklı uykuları olur.

Eğer bir bebeğin uyku problemi yoksa o bebek dünya' nın en kolay ve en keyifli bebeğidir.

Peki hiç mi riski yok? Var tabi ki gelin onuda bir sonraki yazımda yazayım.

Sevgiye kalın...

Nermin Merve Bozdoğan

YENİ DOĞAN İKİZLERİ NEDEN YANYANA YATIRMALIYIZ?

Hamileyken ikizlerin bakımıyla ilgili çok okumak araştırmak istesem de ne yazık ki ikizlerle ilgili yazılmış sadece tek bir kitap vardı. Benim için öyle kıymetli ve öyle değerliydi ki altını çize çize defalarca okumuşluğum vardır.

İşte o en kıymetli kitapta, ikiz bebekleri doğduklarında birbirinden ayırmamamız gerektiği,birbirlerinin sesini, nefesini, kokusunu hatta varlığını bile hissetmelerinin onlara huzur verdiğini ve rahatlattığını yazıyordu.

Bir de internette araştırdığım kadarıyla ikizlerin, anne karnında birbirlerine alışık oldukları için dünyaya geldiklerindeki hissettikleri yabancılık hissini birbirlerini hissederek geçeceği yazıyordu. Ve doğduklarında birbirlerini aradıklarına, varlıklarının birbirlerini rahatlatıp huzur verdiğine dair bir çok yazıya rastlamıştım. Aynı zamanda bebeklerin ilk doğduğunda bir süre annenin yanında olması gerektiğine de hep inandım.

Tüm bu bilgiler ve okuduğum tecrübelerden sonra ilk doğduklarında bizim odamızda ve yan yana yatırmaya karar verdim. Bu yüzden odamızda az yer kaplayacak, taşınabilir ve kullanımı kolay olması için iki tane park yatak aldık. Aldık ama ikiz olduklarını hiç hesaba katmamışız, minicikler idi doğduklarında. 

Hastane de ilk odaya  gelirken de tek bebek beşiğinde koyun koyuna yatarak gelmişlerdi.

Taburcu  olup eve geldiğimizde park yataklar kocaman geldi , bizde sadece bir park yatağı hazırlayıp ikisini birden koyun koyuna odamızda yatırdık.

İlk üç ay park yatakta odamızda yattılar. 

Sonraki dönemde önce gündüzleri odalarında uyutmaya başladım böylece yavaş yavaş odalarına alıştılar. 6 aylık olduklarında ise artık kendi odalarında ve karşılıklı yatmaya başlamışlardı. 

İkizleri uyuturken en çok dikkat ettiğim şey, ilk doğduklarında birbirlerini görebilecek ve hissedebilecek pozisyonda uyutmak oldu. Zaman geçtikçe yatakları ayrıldı ama yatakları birbirlerini görebilecek gibi düzenlendiği için geceleri uyanıp kafalarını kaldırdıklarında hep birbirlerini görebildiler.

Peki bu süreç nasıl devam etti?

Ne zaman odalarını ayırdık?

Şuan ne durumdayız? bunların hepsini yakında yazmak dileğiyle.

Sevgiyle kalın...

Nermin Merve Bozdoğan 







26 Ağustos 2020 Çarşamba

2020-2021 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NEDEN DONDURULMALI?




Merhaba,

Bir önceki yazımda Datça'da kalma kararımızı nasıl aldığımızdan bahsetmiştim. Pandemi var diye var olan imkanlarımız doğrultusunda bu sene İstanbul'a dönmüyor ve çocukları okula göndermiyoruz.

Peki ya imkanları olmayanlar ya da böyle bir hayatı tercih etmek istemeyenler ne yapacak?

Mesela bizim çocukların bu sene okula gitme zorunlulukları yok ve bence ana okuluna gitmeseler de olur. E ben zaten çalışmıyorum evde onlarla ilgileniyorum. O yüzden bu kararları alıp, izole hayata devam edebileceğiz.

Diyelim ki,

İstanbul'da yaşıyorum ve ev hanımıyım. Hadi ben sokağa çıkmam korurum kendimi,  eşimde evden çalışıyor diyelim harika ama ya çocuğum ilkokul 1. sınıfa gidiyor ise? Üniversite sınavına girecek ise? Mecburum okula göndermeye, hele hele ilk 4 yıl zorunlu, göndermezsem cezası var. Ben istemeyerek te olsa mecburiyetten göndereceğim.

Diyelim ki,  

Bana göre en temiz yerdeyim, işe de gitmiyorum, çocuğumun okula gitme zorunluluğu da yok ama ben evde tüm gün çocuğumu oyalayamayan, oyun oynamayı  sevmeyen, hele hele kışın bütün gün evde çocukla deliren bir anneyim. Ben gönüllü göndereceğim okula, burası temiz burada bir şey olmaz deyip hiç anlamadan riske gireceğim. Oysa okullar açılmasa bir şekilde idare edeceğim, gönderebileceğim bir okul olmasa mecburum çocuğumla ilgilenmeye. İnanın bana okula gönderme zorunluluğu olmadığı halde gönderenler de olacak.

 Diyelim ki,

Ankara'da yaşıyorum ve çalışıyorum. Evden çalışma şansım yok, bakacak kimsem de yok o zaman ne yapacağım ? Yine mecburum okula göndermeye. Diyeceksiniz ki al işte okullar açılmazsa bakacak kimsesi olmayan ne yapacak ?

Bence eğer açılacaksa okullar sadece onlar için açılmalı, en az sayıda çocuk olmalı sınıflarda, çocuklar eğitim için değil  sadece evde bakacak kimseleri olmadığı için okula gitmeli ki zaten çok küçük yaş çocuklar için geçerli bir durum bu. Çok görüyorum ilkokul çağında evde tek başına kalabilecek kadar cesur ve becerikli çocukları. Bana kalırsa risk alıp okula göndermektense evde tek başına kalabilecek çocukların evde kalmaları daha doğru.

Eğer okullar açılırsa;

Çalışıyor isem ve bakacak kimsem yoksa okula göndermeye MECBURUM,

İlkokul-Ortaokul-Lise veya Üniversite çağındaysa yine okula göndermeye MECBURUM,

Hiç bir şey öğretemiyor, yeteri kadar ilgilenemiyorsam okula göndermeye MECBUR DEĞİLİM ama gönderebilirim,

Veya hepsini geçtim seslerine, çocuk oluşlarına tahammül edemiyorsam (böyle annelerde var ) okula göndermeye MECBUR DEĞİLİM ama gönderebilirim...

Bu yıl okulların açılmasını işte bu yüzden doğru bulmuyorum çünkü insanlar okullar açık, herkes okula gidiyor, eğitimden geri kalmasın, evde ne yapacak bütün gün, sıkılmasın bende biraz nefes alayım  diye mecburiyetten ya da tamamen kendi istekleriyle okula gönderecekler çocuklarını. Oysa her gün artan vakalar göz önünde bulundurulup, hayat durmuşken eğitim hayatını da bir yıl dondursak ne kaybederiz ki?

Varsın bir yıl hiçbir öğrenci okula gitmesin, varsın geç atılsınlar hayata, bence hiçbir şey sağlıklarından hele hele canlarından önemli değil...

Sevgiler

Nermin Merve Bozdoğan 




24 Ağustos 2020 Pazartesi

BU KIŞ DATÇA'DA KALMAYA NASIL KARAR VERDİK?


Herkese merhaba, 

Sizlerle  bu kış İstanbul'a dönmeme kararı aldığımızı ve çocukları okula göndermeyeceğimizi  paylaşmıştım, genel olarak herkes doğru karar verdiğimiz görüşünde.

Burada kalma kararı almamızdaki en büyük etken, tabiki annemin burada yaz kış yaşadığı bir evinin olması ve bizimde uzun zamandır burada yaşıyor olmamız. 

Çok şükür ki, burada kalabilme imkanımız var. Eğer anneannemiz burada yaşıyor olmasaydı sadece tatile geliyor olsaydık biz bu kararı alamazdık hatta böyle bir fikrimiz bile olmazdı bence. Evet Pandemi sebebiyle kalıyoruz ama kalacak yerimiz var olduğundan kalabiliyoruz. 

İkinci büyük etkense, çocukların bu yıl ana sınıfına gidecek olmaları.

Ana sınıfı zorunlu eğitim olmadığından, Pandemi'den öncede bu yaz için erkenden İstanbul'a dönme zorunluluğu hissetmiyorduk, hatta okula başlamalarına bir yıl kaldı, bu son rahat yazımız diyerek ana sınıfına bile bir ay geç başlatabiliriz doya doya yaşasınlar yazı, denizi, toprağı, doğallığı diyorduk. Pandemi ortaya çıkınca bu düşüncemiz daha da ağır bastı ve bu yıl okula gitmeleri zorunlu olmadığı için okul derdini hiç düşünmeden bu yıl kaldırdık hayatımızdan.

Ve en büyük etken tabiki Pandemi,

Her yıl, yaz kış geliyor olmamıza ve hep bir ev hayali kurmamıza rağmen bu seneye kadar Datça'da bir yer alıp  ev yapmayı hiç bu kadar ciddi düşünmemiştik. İşte bizi harekete geçiren asıl sebepte maalesef Pandemi. Dünya'nın her noktasına yayılan bu virüs ne yazıkki kalabalığı, trafiği, sosyal hayatı, komşuculuğu, Avm'leri vb  seviyor. Bu nedenle bu süreçte hayatını, yaşadığı şehri, yaşam koşullarını değiştiren milyonlarca insan oldu. Bizde onlar gibi  daha izole, daha yalnız, daha asosyal, daha korunaklı bir hayat yaşamak gerektiğine inanarak burada kalmaya karar verdik. Bu da bir seçim aslında, bu fırsatı olup büyük şehir hayatından, sosyal hayatından, yakın temas ilişkilerinden vazgeçememekte vardı.

Hayat bizi, tüm bu şartlar doğrultusunda Datça'da kalmaya sürükledi umarım her şey çok güzel olur.


Sevgiyle kalın...

Nermin Merve Bozdoğan  



PANDEMİ İLE HAYATIMIZDA ALINAN KARARLAR



Bütün yazı suda geçirdi şu kuşlarım, iyice doydular denize, kuma, güneşe.

Normal şartlarda bu sene ana sınıfına başlayacaklardı, eylül'ün başında dönecektik İstanbul' a ve çok istemesemde bu yıl onlar tam gün okula gidekerlerdi.  Bende tam gün ev işleri, blog, kitap, lansmanlar derken bu yıl bizi koşturmalı bir yıl bekliyordu. Ama yine biz planlar yaparken hayat bizim için başka planlar yaptı ;) Pandemi ’den dolayı hepimizin hayatı azda olsa değişti, planlarımız, kararlarımız, hayallerimiz bile değişti.

Ne yazıkki büyük şehirlerde risk oranı yüksek olduğu için herkes küçük şehirlere, kasabalara kaçma planları yapar oldu. Bizde Datça’da yaz kış kalabileceğimiz bir ev yapma kararı aldık, aslında senelerdir hayalimizdi bir türlü yapamıyorduk, pandemi bizi harekete geçirdi diyebilirim.

Kısa sürede gönlümüze göre bir arsa bulduk, Eylül’de de inşaat yasağı kalkınca evimiz yapılmaya başlıyor Allah’ın izniyle.
Pandemi’den dolayı aldığımız en radikal kararımız ise; bu kış İstanbul’a dönmüyoruz ve çocukları da okula göndermiyoruz.

Ve yine şunu söylüyorum bunlar bizim planlarımız hayat ne gösterir bilemeyiz ,ama nerede olursak olalım bu yıl okul defterini kapattık.

22 Ağustos 2020 Cumartesi

BİOBABY SAÇ VE VÜCUT ŞAMPUANI


Bugün sizlere çok sevdiğimiz @biobabyturkiye ‘nin güneşsonrası kreminden ve Türkiye’nin ilk ve tek probiyotik içerikli saç ve vücut şampuanından bahsedeceğim.

*** BİOBABY saç ve vücut şampuanı ***
• İçerdiği probiyotikler cildin doğal florasını korur.
• Alman Papatya Ekstresi,cildi yatıştırır ve nemlendirir.
• Organik Elma Özü,cildi ve saçı canlandırır ve öyle muazzam bir kokusu varki Lal ve Can doyamıyor yıkanmaya 
Paraben, Ftalat ve Boya içermez...

***Biobaby Güneş Sonrası Kremi***
• İçerisindeki Zeytinyağı ile güneş ışınlarına maruz kalan cildi nemlendirir.
• Ciltte yağlı tabaka bırakmaz.
• Paraben , Ftalat ve Fenoksietanol içermez.
• Güneş sonrası hasarlar için çözüm sunar, cildi yumuşatır,rahatlatır.
• Omega 7 içeren kır iğdesi özütü, derinin maruz kaldığı güneş ışınlarının zararlarını iyileştirmeye yardımcı olur.
• Omega 3 kaynağı olan ceviz yağı cildi yeniler.

Mis gibi sağlıklı ciltler için 👉🏽@biobabyturkiye

19 Ağustos 2020 Çarşamba

HAYALLERİNİZ GERÇEK OLSUN İSTİYORSANIZ



Hepimizin hayalleri var, hedefleri, planları,istekleri.

Ben bu seneye başlarken ısrarla bu yıl benim yılım, bu yıl benim yılım olacak dedim durdum. Küçücük hayallerim vardı oysaki, gerçekleşmesi kolay minik minik hayaller kimisi olsu kimisini unuttum bile bazısının da hala olmasını bekliyorum. Ama ilk kez hıdrellezde çok büyük dilekler diledim, mumlar yaktım ve tam söylenen saatte çizdim hayallerimi kağıda ertesi sabahta erkenden götürdüm denize bıraktım hayallerimi, normalde hiç inanmazdım Hıdrrelleze ama bu yıl çok inandım ve dileklerim gerçek oldu. Bir de bu yıl alma verme dengesine çok inandım, Hızır ve İlyas Aleyhisselam’dan dileklerimi dilerken bol bol iyilik yaptım. Hani dilekler diler olursa şöyle yapacam olursa bunu yapacam deriz ya, işte ben dileklerim olmadan yaptım.

Hayatta her şey gerçekten mümkün, yeterki hayallerinize inanın yeterki gerçekten peşinden gidin, bol bol iyilik yapın, hayır duaları alın, mutlaka birilerinin kalbine dokunun.

Ve en önemlisi olacak diyin olacak.

Sevgiyle kalın...

Nermin Merve Bozdoğan