27 Haziran 2016 Pazartesi

İkiz Bebek Beklerken Neler Yaşadım...



Sabah  07:30 ’da  işe gelirken karnı burnunda bir anne adayını gördüm yürüyüş yapan.

Az çok tanıyorum ama ismen tanımadığım komşum meğer  Lal ve Can’ı tanıyormuş ikizler nasıl diyerek kısacık  sohbet ettik  ayak üstü. Çok sıcak olduğundan çok zorlanıyormuş, ‘’Son aydayız artık yürümekte bile zorlanıyorum. Ben tek çocuğa böyleyim siz nasıl zor geçirdiniz kimbilir’’ dedi.

Nispet yapıyor olmamak  için ‘’Zor tabi Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin ‘’ dedim düştüm yollara ve başladım hamilelik sürecimi düşünmeye.


Harika bir hamilelik geçirdim. Ne midem bulandı, ne başım döndü , ne yatak döşek yattım yorgunum diye ne de oturduğum yere çakıldım hamileyim diye. Ben hasta değildimki , ben karnımdaki iki minik kalbi büyüten, güçlü ve sağlıklı olması gereken bir anneydim artık.

Tek sorunum balık kokusundan midem bulanıyor, sadece Palamut balığı onuda ancak fırında pişmiş ise yiyebiliyordum.

Hamilelik, bir kadının en güzel ve en özel dönemidir.Ben de bu en güzel günlerimi doya doya yaşamak istiyordum.


Ağustos ayında can dostum Selen’i mi ziyarete gittik İğneada’ya.Bir sofra hazırlamışlardı sabah kahvaltısı için organik domatesler, peynirler,sevdiğim reçeller kuş sütü eksikti inanılmazdı keyifle yaptık kahvaltımızı.


Denize karşı kahveler içerken kuzum bana süt ısıttı, birlikte pazar gezmesi yaptık,akşam sahildeki çay bahçesinde dondurmalar yedik inanılmaz keyifli bir haftasonuydu.


Ama itiraf ediyorum normalde sabaha kadar oturan biz, benim uykuma yenilmemden dolayı erkenden uyumuştuk.




Ekim ayında ailecek Abant - Amasra gezisi yapalım dedik. Karnım hafif çıkmış  ama  montum halen kapanıyordu.




Abant gölü etrafında fayton turu yaptık, göl kafede iki tabak mantıyı götürüp babamı bile geçmiştim yeme konusunda akşam da erkenden bayılmıştım   yine.

Ertesi sabah Amasra’ya hareket ettik, hava buz gibiydi ama biz sıcacık zamanlar yaşıyorduk.




Şu resme bakarmısınız bütün eller Lal ve Can’üzerinde çok keyif aldık. Bana öyle iyi gelmiştiki bu 3 günlük tatil hiç hamile gibi değildim sanki.


Kasım ayında karnım iyice çıkmış ama yüzüm biraz süzülmüş gibiydi. Yememden kesmedim hiç kilodan önce onların sağlıklı olmalarıydı dikkat ettiğim , sporda yapamadım ağarlığımdan dolayı.

Bu ay küçük bir rahatsızlık yaşadım  nefes almakta sıkıntı çekip acile kaldırıldım çok şükür bebeklerde bende iyiydik. İkiz oldukları için akciğere yaptıkları baskıdan ötürü nefes almamı biraz zorluyorlardı ama onu da kendimi çok yormayarak kolaylıkla idare edebildim.


Kasım ayında kocaman bir göbeğim vardı ve ben hala sabahın körü işe gidip akşam karanlığında eve dönüyordum .O kadar büyümüştüki karnım, yürümem yavaşlamıştı bayağı,  boyumda uzun olunca iyice irileştiğimden herkes işe gelme artık diyordu halbuki ben gayet güçlü hissediyordum kendimi.


O sene aşırı kar yağışı oldu, hatta izne ayrıldığım gün öyle yoğunlaşmıştıki arkadaşlarım servisten eve kadar eşlik etmişlerdi. Bu nedenle ve de iyice ağırlaşmış olmamdan ötürü  Ocak ayının 3. Haftası doğum iznine ayrıldım.


Doğuma 1,5 ay kala evde annemin yemeklerinin, keklerinin, anneliğinin şımarıklığını yaparak ana kız karın ve birlikte evde olmanın keyfini çıkardık.




Eşim ve annemin hamilelik dönemimdeki destekleri bana inanılmaz güç veriyordu . Bence hem ikiz hem nefes alma sıkıntısı çekmeme rağmen son gün bile ayakta durabildiysem bu tamamen ikisinin sayesinde çünkü hiç yormadan , şımartarak  ve sonsuz sevgiyle bana  gözleri gibi baktılar.

İyiki varlar bir kez daha sonsuz teşekkürler...



24 Haziran 2016 Cuma

İSİMLERİ LAL & CAN



Lal ve Can,henüz 20 günlüklerdi isimleri okunduğunda. 

Benimde ismimi koyan Enver dedem okudu isimlerini.

O gün dedem ilk kez tanışmıştı ikizlerle ve isimlerini koyacağı içinde sabırsızdı.

Açıkcası bende çok heyecanlıydım ilk defa tanık olacağım için bayağı bir tantana sanıyordum.Ama hiçte öyle değilmiş sadece önce hangisi diye bir karmaşa olsada ilk doğan diye Lal’den başladık.


Dedem, önce Lal’i kucağına aldı, kıbleye dönüp kulağına ezan okudu sonra da 3 defa ''Senin adı  LAL ‘’ dedi.


Sonra Can’ı aldı yine kıbleye dönüp  kulağına önce ezan okudu sonra 3 defa ‘’ SENİN ADIN CAN’’ dedi .

Dedemin en büyük hayaliymiş ikiz evlat, olmayınca torunlarına bağlamış ümidi, biz altı torundan da ikiz olmayınca bütün ümidi bendim ve benim evlatlarımla yaşadı ikiz evlat sevincini.

Dedem, çok sevdi Lal ve Can'ı doya doya kucakladı,konuştu,n nay nay yaptırdı, gülümsedi. En son 2016 sevgililer gününde gördüm dedemi ona "Seni Çok Seviyorum.Lal ve Can artık yürüyorlar ne olur hadi kalk elinden tutup yürümek istiyorlar" demistim 2 gün sonra kaybettik dedecigimi...

Adlarıyla yaşasın evlatlarım, dedeciğimin güzel anılarıyla uzun ömürleri olsun inşallah...


16 Haziran 2016 Perşembe

Diş Buğdayı Tarifi





Dişi çıkan bebeklerin Diş Buğdayı gününde yapılan, ‘’Diş Hediği’’ olarak ta bilinen şekerleme.Cok küçüktüm yeğenime yapmıştı halam hala aklımda üstü rengarenk süslüydü. 

Ben ikizlerin dis bugdayını illa kendim yapmak istedim.

Sanıldığı kadar zor ya da kabiliyet isteyen bir tarif değilmiş zaten. Yapılışında resimler çekip sizlerle paylaşmayı planlasamda o telaşla unuttum ne yazıkki.

Zaten resme de gerek yok bakın çok kolay.

Malzemeler ;

•             ½ kg buğday
•             250 gr. Kuru üzüm    
•             Bonibon
•             Renli Lokum
•             Toz şeker
•             Süslemek için zevkinize göre istediğinizi kullanabilirsiniz.

Yapılışı

Buğdayın üzerini geçecek kadar su da haşlayın. Ne lapa ne diri olmasın haşladığınız buğday tane tane olmalı servis yaptığınızda. O nedenle tek dikkat etmeniz gereken nokta bu aslında çok sert olursa yenmez, çok pişersede püre gibi olur görüntüsü hiç hoş olmaz.

Haşlanmış buğdaya kuru üzümleri ekleyip karıştırın.
Karışıma toz şekeri ilave edin.Ölçü veremiyorum ben tamamen damak tadıma göre koydum.Üzerini zaten şekerleme ile süsleyeceğiniz ve kuru üzümünde şeker tadı olduğundan çok eklemezseniz yerken içiniz bayılmaz.
İşte işin ev zevkli kısmına geldi sıra.
Servis edeceğiniz ikra0mlıklara doldurup üzerini istediğiniz süslemelerle süsleyin.Canım babaannem doldurdu bizim ikramlıklarımızı.


Allah yokluğunu göstermesin çocuklar deli oluyor babaanneme.


Ben bonibon,renkli lokum,ince renkli pasta şekerlemeleri kullandım.Harika görünüyordu,yiyen herkeste çok beğendi.


Sülemede yardımcı olan dayımız Aykan’a sonsuz teşekkürler...

Aaaaaa ne unuttuk?
İçine tabiki bozuk para koymayı ihmal etmeyin.(Aykan sirkede kaynatıp iyice sardı jelatine) Parayı bulan bebeğinize hediye alır.
Biz tabiki iki tane koyduk biri babaannemize biri de Aykan dayımıza çıktı. Bakalım ne hediyeler gelecek ...

15 Haziran 2016 Çarşamba

Bebeklerde Kolik Ve Başa Çıkmanın Yolları


Hamileyken bir arkadaşımın bebeği akşam 19:00 20:00 arası durmaksızın ağladı,emzirdi olmadı,altını altı olmadı, gazını çıkardı, kucağında dolaştırdı,salladı,şarkı söyledi,ipad’ten süpürge malodisi açtı vs vs ne yaptıysa olmadı.İnanılmaz gerilim ve inanılmaz stres yaşandığına şahit oldum.Neymiş kolik diye birşey varmış,minik kuzu kolik’e tutuluyormuş her akşam, naparlarsa yapsınlar susmuyormuş gördüğüm gibi. Olurmu böyle şey ya dedim hemen başladım ne var ne yok okumaya.

Nedir Kolik ?

Genellikle  3-4 aylık bebeklerde görünen, henüz bilimsel ve tıbbi sebebi bilinmeyen, ilaçların çözümleyemediği, doktorların yardımcı olamadığı, anne ne yaparsa yapsın ağlamayı durduramadığı ve bebeğin hergün aynı saat aralığında  çılgınca huzursuzca ağlaması.

Kanada’da yapılan bazı araştırmalara göre;

Kolik’in Fizyolijik Sebepleri ; bağırsakların henüz tam anlamıyla gelişmemiş olması, mide de hazımsızlık, formula mamalar,bazı besinlere karşı aşırı hassasiyet, gibi etkenler .

Psikolojik Sebepleri ise, bebeğin anneye doyumsuzuk yaşaması, aşırı tedirgin ve kaygı hissi duyan  anne ya da çabuk sinirlenen bebek olarak gözlemlemişler.

Kolik, erkek ya da kız bebek ayrımı olmaksızın neredeyse her  6 bebekten birinde görülüyormuş. Ayrıca yapılan araştırmalar sonucu istatistiklere göre sigara kullanan annelerin bebeklerinde 2 kat fazla rastlanıyor ve anne sütü alan bebeklerde de daha az görülüyormuş.

*Bebeğiniz her gün aynı saat aralığında ağlama nöbetleri yaşıyorsa,

*Altı temiz, karnı tok, gazı çıkarılmış hatta kucağınızda ama yinede ağlıyorsa,

* Ağlarken bacaklarını büküyor, huzursuz olduğuna dair  belirtiler gösteriyorsa,

* Soluksuz ağlıyor ne yaparsanız olmuyor susmuyorsa gözünüz aydın bebeğiniz KOLİK sürecinde.

Bunları bilerek doğum yaptım ben, eğer bebeklerim her gün aynı saat aralığında ağlamaya başlarlarsa,bütün ihtiyaçlarını karşılamama rağmen yinede susmuyorlarsa, ateş vb hastalık belirtisi yoksa neymiş telaşa gerek yok çünkü bebeği Kolik’e yakalandı dicekmişim.

Aynen de bu şekilde oldu, Can 3 aylıkken istisnasız her aksam, şaşmadan 18:00 19:00 arası, karnı tok,altı temiz gazı çıkarılmış hatta kucağımda durmaksızın ağlamaya başladı.İlk bir kaç gün gözlemledim gerçekten Kolik mi diye ve evet kolikti.

Bebeğimin Kolik Olduğunu Nasıl Anladım?

Hergün aynı saat aralığında ağlıyordu.Hasta olsa diğer saatlerde de ağlardı değil mi?  Karnı aç olamaz daha yeni yemiş ve mama kabul etmiyordu ve altı da temiz, gazıda çıkarılmıştı.


Kolik dönemindeki Bebeğime  Ne Yaptım?
Hiçbir şey,sadece kucağıma alıp sevgimi anlatıyordum, ninniler söylüyordum sakince hırpalamadan masajlar yapıyordum karnına sırtına.

Bunun dışında hiçbirşey yapmadım çünkü biliyordum ne yaparsam yapım susmayacak. En iyi çözüm ne kendini ne de bebeği daha fazla germeden o süreci sakince atlatmayı beklemek.  Bir gün eşim hışımla aldı soydu Can’ı ‘’Bu çocuğun birşeyi var normal değil.’’ diye  eklemlerine baktı, vücuduna baktı. Gayet sakince izledim ne kadar anlatsam da herkes tedirgindi dr’dan teyit alana kadar.

O hafta doktor kontrolümüz vardı ve aynen dediklerim gibi cevap alınca rahatladı herkes ve ondan sonra daha sakin ve huzurla atlattık o bir aylık süreci.

Doktorumuzun tavsiyesi de; hafif müzik açın bırakın kendi haline,bebeği hırpalamayın stres yaratıp huzursuzluk vermeyin.

Kolik geçici anneler, böyle devam etmeyecek korkmayın, azıcık sabır biraz sakinlik ile benim gibi gayet kolay ve rahat atlatabilirsiniz.
İnanın ben o dönemi hatırlamıyorum bile.

14 Haziran 2016 Salı

Yürüteç ve Zararları



Biz nedense yürüteçe meraklı ve bir o  kadar bağımlı bir toplumuz.  Daha bebek anne karnındayken bile alındığına şahit olmuşluğum vardır.

Şimdi haksızda değiliz hani şu yürüteçlerin güzeliğine baksanıza.


Yürüteç değil oyun parkı mübarekler.

Nedir bunlar ne işe yarar yürüteç?

Bebek henüz oturmaya başlamışken,  sadece kasıklarından asılı durmasını sağlayan, bütün bedenin ağrlığını kalça ve omuriliğe yükleyen, tekerlekleri sayesinde hareket edilebilen, çocukların hiçbir şekilde fizyolojik gelişimlerini desteklemeyen, yürümeyi öğrenmesi için kullanılan ancak yürümeyi geciktiren ama ebevynlerin hayatını kolaylaştıran dört ayaklı canavar.

Canavar diyorum çünkü;

*Yürüteç henüz gelişmekte olan kalçaya tüm bedenin ağarlığını verdiğinden kalçada fiziki hasarlara  neden olabiliyor.



*Beden henüz yer çekimine karşı koyacak hazır olmadığından,   yığılmış şekilde durur ya da yaslanıp eğri durur ve omurilik eğriliğine sebep olur.

*Özelllikle erkek bebeklerde testise baskı yapar ve ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek ciddi sağlık sorunlarına sebep olur.


*Daha yere basmayı öğrenmemiş bebek, yürüteçte kendini parmak ucuyla ittiğinden ayak yapısında bozukluk meydana gelebilir.

* Yürümeyi bilmeyen bebek hedefe ulaşmak için  yürüteçi tek çözüm  gördüğünden alışkanlık yapar ve yürümek için  zorluk çeker dolayısıyla yürüme süreci uzar.

* Yürüteç  dört tarafı kapalı olduğundan istediği hedefe dokunamayıp, sınırlandırılmış hissi vererek psikolojik olumsuzluklar doğurabilir.

Tüm bunların yanında ciddi bir sorun daha var ki o da Amerika’da tutulan kayıtlar sonrası 1-12 aylık bebeklerde kafa travma sebebi %90 yürüteç kazaları olarak belirlenmiş.

Yürüteç sadece ve sadece biz annelerin biraz nefes almasını sağlar ama telafisi olmayan sonuçlar doğuruyor olduğunu unutmamak gerekir.

Bırakın bebekleriniz sağlıklı, özgürce, keşiflerin mutluluğuyla ve keyifle hayata atılsınlar.Hayata yetiştirilen bir birey icin bundan daha güzeli ne olabilirki.

7 Haziran 2016 Salı

Bebekoloji Konferansı 2016


e-bebek zincir magazalarının gönderdiği SMS daveti ile haberdar olduğum Bebekoloji Konferansı’na katıldık geçtiğimiz haftasonu.Herkese açık bir konferans olsa da blogger olduktan sonra aldığım ilk davet olduğu için sonsuz heyecanlıydım. Bir de kızım Lal ile birlikte başbaşa çıkıp hem eğlenip, hem bilgilendiğimiz ilk gün olması da ayrıca özeldi benim için.



Sabah güzelce kahvaltımızı yapıp,Can ile oynayıp meyve sularını içirdikten sonra çıktık yola.Can sabah uykusuna dalmış Lal de her an uyumak üzere olduğu için yolda hiç sıkıntı yaşamadık. Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde düzenlenen organizasyona girdiğimiz an Can’ı getirmediğime pişman olsam da hafif ateşi olduğu için evde kalması onun için daha doğru olduğunu düşünerek anın tadını çıkarmaya başladık.




Uyku danışmanı Pınar Sibirsky, Psikolog Gülçin Karadeniz ve Azra Kohen ile Bebeklerde Uyku paneline girdik önce.Lal yanımda oyalanırken bende kısa kısa notlar aldım. Diyorlarki,

*Eyyy anne baba 0-2 yaşındaki bir bebeğin günde en az 11 saat uyku uyuması gerekir, yarına bebeğini güçlü hazırlar, gıda kadar gereklidir uyku.

*Eğer sen şekerli gıda veriyorsan bebeğine uykuya dalmasına engel olur haberin ola.Sorgulama sakın neden uyumakta zorlanıyor diye verme şekeri ihtiyacı yokki tadını da bilmiyordu alıştırdıysan bilemem ama eğer halen şeker hiç vermedisen aynen devam et doğru yoldasın.

*Uyku uyku getirir,yani uykudur uykunun mayası dikkat et. Düzenli gündüz uykusunu alırsa bebeğin akşam uyuturken zorlanmazsın. Yok ben ondan akıllıyım gündüz uyumasın gece erken uyur dıyorsan işte burda yanlışsın gündüz uyumayan çocuk gece uykusunda zorlanır. 

*İnsan hayatında bir alışkanlıktır uyku ona göre bir düzeni olur ve olmalıdır. Uyku saatleri aksadımı vay haline ,uyku saati gelmiş halen uyku modunda değilde sen yine de geç uyku hazırlığına gör bak saati geldiyse nasıl hemen uyku moduna girecektir.

*Olmadı uykuya geçiş hazırlıklarını sen oturt,her uykudan önce bir uyku rituelin olsun mesela,sabah nasıl kalkınca dişlerin fırçalanıyor uykudan önce de uyku ritielleri belirle mutlaka, korkma sıkılmaz hergün aynı şeyi yapmayacaksın ki benzer rituellerin olmalı inan bana uyku uyuyacağını anlar ve kendini ona hazırlar.

*Herşey ok ama olmuyorsa sende kendini bir dinginle,sen annesin senin psikolojinin etkisi öyle ağırki,sabırlı olmalısın uyku eğitiminde yılmadan sakin ve gayet pozitif durmalısın. 

Bunları söylemesi kolay diyen çok olacak eminim, ama hepsi doğru.Hamileyken o kadar çok kitap okudumki hepsinde benzer bilgiler vardı.Ben uyku eğitimine doğdukları gün başladım ve çok şükür bir gün bile uykusuz kalmadım.



Panel bitince attık kendimizi organizasyonun renkli köşesine,sevgili komşu kardeşimiz Can’ın babasını gördüm ‘’Smilac’ standında. Biz de ‘’Smilac kullanmış ve çok memnun kalmıştık. Eğlenceli resimlerimizi çekmek istediler ama Lal durmadığı için 2 denememizde bir felaketle sonuçlandı.



Sevgili Melek İçmeli ile karşılaşmıştık,‘’Pili Bitmeyen Anne’’olarak Duracell standında kendisini ziyaret ettik,resimler çektirdik.Enerjisine her zaman hayranım, bu arada www.hell-in.com’dan artık yazılarını da takip edebilirsiniz. Duracell ile Pili Bitmeyen Yeterli Anne Baba Olmak paneline katıldık daha sonra,Pedagog Gözde Erdoğan ve Çocuk Gelişim Uzmanı İlknur Güven bizlerle birlikte oldu. Ne yazıkki Lal bu panele eşlik edip pili bitmeyen anne olmamı kanıtlamak adına iki dakika durmadan koşturdu,not alamadım ama kafama takılan en önemli noktayı paylaşıyorum sizlerle; *Siz herşeyden önce sizsiniz kendinize bakar, vakit ayırır, bakım yapar ve mutlu ederseniz yolun zor kısmı bitti demektir. Sakın anneler,sakın kendinizi bırakmayın en kötü bir oje sürmek ya da bir türk kahvesi keyfi bile sizi motive edecek ve inanın enerji verecektir. Bebeğiniz 24 saat hiç ama hiç uyumuyor olamaz değil mi? Bu süreçte bebeğinize göre yaşıyor olsanızda lütfen kendinizi
ihmal etmeyin. Bu panelide keyifle bitirip yine kendimizi attık dışarı, standları tek tek gezip bol bol fotoğraf çektirdik.

Lal’im prenses oldu ama beğenmedi prensesliği sanırım bakanıza surata. Çizgi film kahramanlarıyla da söyleşi 
yaptık hatta resmimizi bile çeken olmuş. Dr. Gülnihal Şarman ve Vlogger İrem Güzey’İn katıldığı Çocukla Güvenli Seyahat panelinin yarısında ayrıldık çünkü Lal yorulmuş uykusu gelmişti. Her ne kadar biz asla ve asla kemersiz,koltuksuz yolculuk etmiyor olsakta bilmediğimiz kötü örnekleri duyunca ne kadar doğru yaptığımı düşünüp ağlamalarının yolculuklardaki tehlike karşısında ne kadar anlamsız olduğuna bir kez daha
inandım.

,
Şimdi Lal oturup söyleşiyi dinlemedi herhalde diyebilirsiniz,bu yüzden bol bol ölümsüzleştirdim bu anları, sağolsun kızım gayet sessiz ve sakin kendi kendine oyalandı ve annesinin notlar almasına izin verdiği için sizlerinde aracılığıyla kızıma bir kez daha çok teşekkür ederim. Can’a da hediyelerimizi alıp gittik. Bir sonraki Bebekoloji Konferansında yeniden buluşmak ümidiyle...

2 Haziran 2016 Perşembe

Olduda Bitti Maşallah Damat Olur İnşallah

17.04.2015 henüz kırkı çıkmadan sünnet oldu benim oğlum. Bizim gönlümüzden geçen doğumda sünnet ettirmekti ancak minik ikizlerim çok küçük ve zayıf doğdukları için ertelemek durumunda kalmıştık. Doğumdan sonraki ilk kontrolümüzde çocuk doktorumuza danıştık, sünnet için hiçbir sakınca olmadığı için bizi ürologa yönledirdi. Doğum yaptığım Acıbadem Kadıköy Hastanedindeki Yrd.Doç. Bora Özveren ile görüştük. Can’ ı muayene etti ‘’İstediğiniz bir güne randevu alın yeter’’ dedi. Bir kaç saat hastane de istirahat etmesi gerekebilir diye özellikle sabah erkene almıştım randevuyu. E kolaymı bıçak altına yatacaktı yavrucuğum. Sabahtan Lal ,Can, annem ve ben bir güzel hazırlanıp gittik hastaneye. Ameliyathaneye kadar geçen süreç en kolayıydı. Ameliyathanenin kapısına geldik ve sıra Can’ımı içeri teslim etmeye gelmişti. Ne kadar öptüm hatırlamıyorum, çıktım gene girdim biberonunu verdim ağlarsa mamayla kandırabilirler diye, kırk kere kontrol ettim emziği üstündemi diye ve ağlamadan bıraktım oğlumu sonunda. 20 dakika bile sürmeyen operasyonu, ameliyathane’nin kapısında Lal ve annem ile birlikte bekledik. Bir anda küçüçük bebek yatağıyla çıkardılar oğlumu, gözleri açık ve öylece bakınıyordu etrafa hemen odamıza çıktık.
Herşey öyle yolunda ve sakindi ki Can’ım gözleri açık bakınıyor ama katiyen ağlamıyordu. Lal’imi de yatırdık yanına hemen ikiside sakin sakin uyudular. Yaklaşık 1 saat sonra da çıkıp evimize gittik. Sünnet operasyonun’dan sonra yapmamız gereken ; Sadece her idrardan penis ’in ucunu iyice temizleyip Bepanthol sürmek bu kadar. Ne pansuman ne dikiş aldırma başka hiçbir işlem kalmamıştı yapacak.Tabiki mikrop kapma riskine karşı normale göre daha sık aldık altını, annem korkup süremese de ben temizleyip merhemi sürdükçe hep iyileşiyor olduğunu düşünüp gülümsüyordum. 1 hafta sonra merhemi de kullanmayı bıraktık. Doktorumuz ateş ve hafif huysuzluk olabilir diye bize uyarıda bulunmuş olsa da çok şükür Can ne ateşlendi ne de huysuzluğu oldu. Çok kısa ve kolay bir operasyonla hiç anlamadan sünnet oldu benim oğlum. Oğlumuz sünnet olmuş, biz de anne baba olarak evladımızın ilk mürüvetini görmüş olduk. Tamamen sağlığı ile ilgili , psikolojik ve sosyal etkenleri düşünerek erken dönemde sünnet ettirsekte tabiki sünnet hatırası resimlerimizi de çektirmeyi atlamadık.
Kardeşi de cicilerin giydi ve bizim sünnet hatırası olarak ilk mürüvetimizi hatıralara kaydettik.
Biraz büyüdüklerinde, kimbilir davullu zurnalı bir de düğün yaparız neden olmasın ki ;)