26 Ocak 2016 Salı

Bilinçli ve Keyifli Geçen Hamileliğin Sırrı




En yakın dostum hamileydi,her özel anını benimle paylaşıyor, devamlı bana yaşadıklarını aktarıyor neler yaptığından bahsediyordu, sık sık ‘’Sen böyle yapmazsın’’ ya da ‘’Bak sende de böyle olucak’’diye sanki içine doğuyormuş gibi beni hamilelik hakkında bilgilendiriyordu.

Hamile bir kadının neler yemesi gerektiğini, neler okuduğunu, nelerden şikayet ettiğini, nasıl değişebileceğini kısacası hamilelik hakkındaki bilmem gereken birçok şeyi öğrenmiştim artık.Hamile bir kadın bol bol su içmeliydi,yürümeliydi,yatarken zorlanabilirdi balık yemeliydi, et, sebze...
Ben hamileliğin bir kadına nasıl yakıştığını aynı zamanda da onu nasıl zorlayacağını, nasıl değiştireceğini, hayatının en özel dönemi olduğunu, her anın tadını çıkarılması gerektiğini, neler yiyip neler içilmesi gerektiğini, doktora ve hastaneye nasıl karar verileceğini, doğumun ne şekilde yapılırsa daha iyi olacağını, neler almak neler almamak gerektiğini, doktor kontrolüne nasıl gidildiğini ... aklınıza gelen herşeyi çok iyi biliyordum artık. 
Öğleden sonra yemeğe gittiğin bir restaurantta börek isteyebilirdi mesela canı, yemekten hemen sonra sonsuz iştahla tatlı yiyebilir ve karnındaki melek hemen harekete geçebilirdi, canı deli gibi apartmanda kokan patlıcan yemeğinden çekebilir hatta ağlayacak kadar yeme ihtiyacı duyabilirdi, doktoruna giderken evden telaşla çıkabilir kışın ortasında arabaya biner binmez camı açabilirdi vs vs... Bu güzel anıların hepsini birlikte yaşadığımız için sonsuz mutluluk yaşıyordum. Hayatım boyu hiç yaşamadığım ama en heyecanlı anları yaşıyordum.
İlk kez bir bebeğin ultrasonda hareketlerine canlı canlı şahit oluyordum, ilk kez yeni doğacak bir bebeğe alışveriş yapıyordum, ilk kez bebek kıyafetleri ütülüyor ve ilk kez doğum çantası hazırlıyordum. En güzel anımız ise ; Birgün dışarı da yemek yerken elimi meleğimize doğru uzatıp ona ‘’Onu sevdiğimi’’ fısıldadığım da bana tekme atışını hissettiğim andı hala unutamıyorum. Annesi ilk bana tekme attığını söylediğinde ise dünyalar benim olmuştu. Demekki anne karnından başlıyorlardı sevildiklerini hissetmeye. 

Pelin’im doğum yaptıktan 2 ay sonra hamileydim.Benimle en güzel anlarını paylaşarak beni hamilelik sürecine çoktan alıştırmıştı.Hamileliğim boyunca bir kere bile doktorumu arama ihtiyacı duymadım çünkü başıma gelen herşeyin sebebini ve sonucunu biliyordum.

Evet benim ikizlerim hamileliğim boyunca beni hiç zorlamadılar üstüne birde bilinçli olunca mükemmel bir hamilelik dönemi yaşadım.Sizlerinde aracılığıyla bir kez daha herşey için sonsuz teşekkürler Pelin’im...

12 Ocak 2016 Salı

îkizlerle seyahat keyfi...




Nedense çocuk denince insanlar hayatlarının durma noktasına geldiğine ve eskisi gibi hareketli bir yaşam sürdüremeyeceklerine inanıyorlar. Evet çocuk hayatınızı tamamen değiştiriyor,eskisi gibi ani karar alamıyorsunuz, plansız tatillere çıkamiyorsunuz,zaman kavramını yok sayamıyorsunuz,her istediğiniz an her istediğinizi yapamıyorsunuz. Bu çoğu insan için kötü görünsede bana göre hayatı daha planlı, daha düzenli ve daha verimli yaşayabilmek için ikinci bir şans. 

Neden anne baba olmak istiyoruz?Bir evladın vereceği boşluğa ihtiyaç duyduğumuz için değil mi? Demek ki onlarsız olmayan bir şeyler  var bu hayatta,demekki bu kadar önemli hayatımıza kattıkları. Bu da yaşadığımız hayata ortak ettiğinizde hayatınız daha mükemmel olacak anlamına gelmiyor mu? Yaşadığınız hayata onları alıştırıp zevk aldığınız şeyleri hep birlikte yaşarsanız aldığınız zevk daha büyük olmayacak mı? 

Peki neden öyle olmasın ? 

Eşimle birlikte en çok yaptığımız ve en zevk aldığımız şey seyahat etmek.Etrafimizdaki çoğu insan da bunu bildiği için geneli” Siz doydunuz gezmeye bundan sonra gezmek yok,en az 2 sene tatili unutun. “Hiçbir zaman bunun olacağına inanmadık,aksine bundan sonra daha zevkli ve daha verimli seyahatler yapacağımızı düşünüyorduk. 

Bunun içi  yapmamız gereken tek şey çocukları hayatın tüm şartlarına uyumlu ve olumsuzlukların karşı güçlü olmalarını sağlamaktı.Bunu sağlamakta hiç zor olmadı aslında, 

• Hiçbir zaman yanlarında sessiz olmadık,aksine uyurken bile mutlaka klasik müzik açtık. Sessizliğe değil sese alıştırdık. 

•Hiçbir zaman kendimizi insanlara kapamadık,aksine daha hastaneden eve geldiğimiz ilk gün ağırladığımız misafirlerle mutlu olduk. Kapımız her zaman herkese açıktı ve kalabalıktan hiç rahatsız olmadık. 

•Hiçbir zaman uyku saatleri deyip plan iptal etmedik, bunun yerine planlarımızı uyku saatlerine göre organize ettik. 

•Hiçbir zaman mama saatlerini aksatmadık, mutlaka saatlerinde karınlarını doyurduk asla aç oldukları  için ağlayıp huysuz olmalarına fırsat vermedik. 

•Hiçbir zaman hava soğuk hasta olurlar diye eve kapanmadık ,aksine bizim gibi rahat ve korunaklı olmalarını sağlayıp soğuğa alıştırdık. Kar havasından bile faydalanmalarını sağladık. 

•Hiçbir zaman güneşten korkmadık, her güneşli günün sabahında güneşten faydalanmaları için mutlaka güneşe çıkardık, aynı  zamanda öğle saatlerinde korunmalarına dikkat etmeyi unutmadık. 

•Hiçbir zaman insanların sevmesinden rahatsız olmadık, hatta sevmek isteyene izin vererek insan canlısı olmalarını sağladık.

Biz aynen böyle davrandık, onları cam fanus içinde büyütmek yerine hayata alıştırdık. Hava koşulları, uyku saatleri, mama saatleri, insan faktörü asla bize engel olmadı. Bunların yanında birde onların konforunu daima ön planda tuttuk. Otel seçiminde, ulaşım şekline karar verirken ,yola çıkma saatini belirlerken, restoranda giderken,güneşlenirken,karın tadını çıkarırken. .. daima onlara göre hareket ettik. Böylece onlar bizim tatil yapmamıza engel değil aksine tatilimizin asıl tadı oldular. 

Peki sen yaptın diyecek olursanız; 

Biz daha ikizler 3 aylıkken Datça’ya gidip tam 2 ay tatil yaptık. Bol oksijen, temiz hava, deniz suyu, güneş ve sakinlik onlara çok iyi geldi. Bu seyahatlerinde uçak yolculuğunda da tecrübe edinmiş oldular. 

Eylül gibi Cunda adası ağırladı ikizlerimizi, bu anne baba ve ikizler olarak yalnız ilk seyahatimizdi. Hiç bir sorun yaşamadan denizin ve martların sesinde uyudular bol bol.Onlari keyifli gördükçe bizde keyifleniyorduk. 

Sonra da sonbahar geldi ve Abant’a gittik huzur bulmaya. Tertemiz orman havası, birde güneşi yakalayınca sıkı sıkı giyinip attık bahçeye kendimizi ağaçların içinde ciğerlerine oksijeni çeke çeke uyudular. Bizim her zaman göl olan manzaramız artık yemyeşil doğada huzurla uyuyan ikizlerimiz oldu. 

Şu sıralar da kış tatili için planlar yapıyoruz.Bence durmayın atın kendinizi sokağa, gezin gezebildiğiniz kadar , inanın çocuklar hem daha kolay büyüyorlar hem de daha sağlıklı oluyorlar. 

8 Ocak 2016 Cuma

Annemin Portakallı Kekinin Kokusu



Çok ağır bir hamilelik geçirmesemde ikiz bebek taşıyor olmamdan dolayı erkenden ağırlaşmış ve çok uzun süre ayakta duramıyor olmuştum.Bu nedenle doktorumun verdiği istirahat raporuyla 24. Hafta da doğum iznine ayrıldım.

İzne ayrıldığımda tüm hazırlıklar bitmiş bana sadece  hamileliğimin tadını çıkarıp ,istirahat etmek kalmıştı. Evdeydim,çok rahat hareket edemediğimden ve nefes almakta zorluk yaşadığımdan dolayı ya eşim ya da annem mutlaka yanımda oluyorlar beni asla yalnız bırakmıyorlardı.

Doğum yaklaştıkça özellikle izne ayrılınca aldığım tavsiyelerden en çok duyduğum ‘’Bol bol uyu çok arayacaksın bugünlerini’’ ama ne mümkün her sabah en gec 07:00’de ayağa dikiliyordum.Sabahları annemle uzuuun uzuuun kahvaltı keyfi yapıyor o masa da saatlerce oturup sohbetler ederek ikizler için heyecanlanıyorduk. Haftasonları sevgili eşimin hazırladığı o mükemmel kahvaltılar,uykusuz gecelerde yanyana uzanıp bebeklere dokunarak izlediğimiz filmleri her tekmede durdururşumuz.Tam anlamıyla hamileliğin keyfini çıkarıyordum

Peki ya annemin portakallı kekinin kokusu…

Dışarı da dize kadar yükselen kar durmaksızın lapa lapa yağarken ,her gün kahvaltı sonrası cam kenarında ki koltuğa kurulur ,karların dansını izlerdik annemin sıcacık evinde.Sabah erken uyandığımdan öğleden sonra koltukta iyice mayışıp uyuya kalırdım.Uyurken fırındaki portakallı kekin kokusu gelirdi burnuma misssss gibi. Hava yavaş yavaş kararmaya başlarken gözlerimi aralar ,dışardaki kar şölenini görüp üstüne birde  missss gibi annemin portakallı kekinin kokusunu çekerdim içime.Sıcacık açık limonlu çay ve yanında dumanı tüten, buram buram portakal kokan, annemin nefis kekini cam kenarinda annemle karsi karsiya yemek doyamadığım en büyük zevkimdi.

Hamileliğim, doğuma kadar olan hayatımın en mükemmel dönemiydi.Karnımdaki bebeklerimin hareketlerini saatlerce hissederek yaşamak, sonsuz huzur ve sakinlikle doğumu beklemek,seni sonsuz aşkla sevip şımartan bir eş,yanında hergün sana bebek gibi bakan bir anne,birde üstüne öğle uykusundan  portakallı anne kekinin kokusuyla uyanmak girince hamileliğimin tadını doya doya çıkarmış oldum.

Şimdi sorsalar şimdiki aklım olsa yine erken  ayrılırmısın izne diye ne cevap verirdim."Evet belki çocuklarla geçireceğim zamandan aldım ama böyle ilgili bir eş ve bu kadar sevgi dolu bir anneyle geçireceğim zamanlarda herşeye değer ve evet yine olsa yine erkenden ayrılırım izne."

Hatta annemin portakallı kekinin kokusu olacaksa çalışmayı bile bırakabilirim.