13 Temmuz 2016 Çarşamba

Lal ve Can Kızkumu'nda


Daha önce adını sadece annemden duymuştum.Birkac sene önce arkadaşlarıyla çıktıkları bir turda uğrayıp çokta beğendiğini anlatmıştı.

Bizde Bozburun’a giderken denizin ortasında sanki kıyıda yürür gibi yürüyenleri görünce hemen anladık Kız kumu olduğunu ve dönüş programına ekledik.


Akşam üstü 17:00 gibi oradaydık ve güneşin yakıcı sıcaklığını atlattığımız için  denizin ortasında keyifle yürüyebilir bol bol resimler çekiliriz diye heyecanla hazırlanıp indik aşağıya.

Yukarıdan görünene göre deniz sakindi ve tam ortasında sıra halinde insanlar yürüyorlardı.



Ne zamanki aşağıya indik inanılmaz bir kalabalık ve izdihamla karşılaştık, Jeep Safari turları vardı ama nasıl bir kalabalık anlatamam. Rehber adıyla dolanan insanlar ellerinde asırlar öncesinden kalma hoparlörleriyle Arapça birşeyler söyleyip insanları sürü halinde kalabalığa çekiyorlardı.


Plajda sofra kuranlar,karpuz kesip poşetleriyle çöp biriktirenler...




Bu olumsuzlukları göre göre ulaştık sonunda kumsala.Lal ve Can’ın elinden tutup denizin ortasında yürütme hayalimizde bir hüsranla sonlandı. Ne o kalabalığa girmeye ,ne de o pis suya çocukları sokmaya vicdanımız el vermedi.

Kızkumu , bizim hafızamızda büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntüyle kaldı.
Umarım hepsi değişir ve yine o mis gibi denizin ortasında yürüme fırsatımız olur...

10 Temmuz 2016 Pazar

Lal ve Can’ın Hastalıkla İlk İmtihanları

9


Aylardan Şubat, bir akşam işten eve geldiğimde oğlum Can ateş içinde yanıyor ve çok hafif burnu akıyordu. Anneannesi Calpol vermiş, üstünü soymuş olsada ateşi düşmemişti. Üstünde bir tek fanile ile melül melül bana baktı görünce. Kucağıma aldım, kımıldamaya hali yoktu, hiç vakit kaybetmeden hemen hastaneye doğru yola çıktık.Yol boyu kollarımda öylece yattı, ne uyuyordu ne de kıpırdıyordu.İlk kez ateşle karşılaştığımız için hepimiz tedirgin olmuş ama gayet sakindik.

Doktor, şikayetimizi sordu; tek şikayetimiz 38– 39 arası ateş ve hafif bir burun akıntısı e tabi doğal olarak halsizlik. Çok şükür muayene sonucu Can’ımızın  hiçbirşeyi yoktu, genel bir üşütme ya da diş çıkarma olabilirmiş. Calpol ve İbufen şurup yazıp gönderdi.


Calpol,  Lal ve Can  icin ateş düşürücü etkisi ve içinde paresetomol olduğundan dolayı hem ağrılarına,hem ateşlerinin düşmesine hemde vücutlarındaki halsizliğine iyi gelmişti.

Doktorumuz , 38,5  derece ateş görmedikçe ilaç vermemize gerek olmadığını, ılık bezle veya ılık duş ile ateşin düşürülebileceğini, bebeklerin ilaca bağımlı hale gelmemeleri için bu metodu uygulamamızda yarar olduğunu söyledi.Ve ayrılırken evde iki bebek olunca evdeki bebeğede muhtemelen geçeceğini aynı metodla tedavi uygulayabileceğimizi iletti.


Can’ın ateşi 38 üzerine çıktığı ve çok halsiz olduğu için hem ateşin düşmesi hemde biraz uyuyup dinlenmesini sağlamak için Calpol verdim, ilacında etkisiyle uyudu.

 O gece ikimiz salonda yattık devamlı kalkıp ateşini kontrol ettim, ılık bez ile vücudunu serin tutmaya çalıştım.Çok şükür ertesi akşam bişeyi kalmamıştı.


Amaaaaaaaaaaaa sürprizzzzzzz sıra Lal’de. Ertesi gün Lal ateşlendi ilave olarak öksürük olduğu için onu da doktora götürdük.Çok şükür onda da ciddi bir durum yoktu muhtemelen üşütmüşlerdi ya da birbirlerine geçirmişlerdi.Aynı şekilde tedavi metodu uygulayıp  öksürüğü içinde tamamen bitkisel ‘’Prospan’’ şurubu  kullandık. Çok şükür o da 2 gün sürmeden ayağa kalkmıştı.


Böylelikle mikroplarla ilk savaşımız gayet kısa sürmüş ve zafer bizim olmuştu. Artık daha tecrübeli daha bilinçliyiz.Yalnız öyle masum, öyle bitkin ve öyle ilgiye muhtaç oluyorlarki bir an bırakmamıştım kucağımdan.

Hiç bir çocuk hasta olmasın ne olur, dayanamıyorum ben onların o masum ve dingin duruşlarına.Hasta olan tüm meleklere de Allah şifa versin efendim...

Sağlıklı günler sizlerle olsun...

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Yerden Yüksek


Benim çocukluğumun yaz akşamları hep sokakta oyunlar oynayarak geçerdi. Hava kararınca annem seslenir ve ben  her akşam illa "Anneeeee 5 dk daha lutfeeeen" diye eve girmek istemezdim.

Ne güzel oyunlar vardı oynadığımız ,oynamaya doyamayıp her akşam yeniden yeniden oynadığımız. Bunlardan biride Yerden Yüksek  belkide en keyiflisi ☺

Ne büyük heyecan ve telasla oynardık bu oyunu. Yerden yüksekte olan her yer geçerli olurdu yanmamak için, bulunduğumuz noktadan başka bir noktaya geçerken yakalanmamak için nasıl koşardık.
Istedigin kadar kisiyle oyna ama sadece bir ebe olurdu. Yer mesafesine inenleri ebelemek icin kollardi herkesi ve birini yerde yakaladigi an ebeligi devrederdi.

Bugün bu oyunu ne oynayan çocuklar kaldı ne de oynayacak güvenilir sokaklar. Derken tabiki "Datça " yine farkını belli etti.




Kocaman iki tane oyun alanı var sahilde, yerli halktan da, gelen turistlerden de bir sürü çocuk oluyor . Bu akşam bizde katılalım istedik o güzel yürekli insanların yetistirdiği çocuklara.

Ve yerden yüksek oynayan çocukların oyununa katıldık Lal ve Can ile.




Koşuşturan çocukları görünce bizimkilerde koşuşturdu önce,sonra minik dubaların üzenlerine çıktıklarını görünce başladılar onlarla dubaların üstünde durmaya.



Birinden inip başka birine konuştukça kendi çapımızda bizde yerden yüksek yerleri bulup zıpladı üstlerine.

Lal ve Can belki ne yaptıklarını bilinçli olarak yapmadılar ama sonsuz eğlendiler bizde çocukluğumuzda gittik ve yeniden gordum ki.



Anne olmak çocukluğunu yeniden ama daha keyifli yaşamakmış.