30 Ağustos 2018 Perşembe

Aristo Çocuk Bilim EVİ

Düşününki bilim kadını olmak gibi bir hayaliniz vardı ama ne yazıkki olmadı.Böyle bir büyük hayalden vazgeçermisiniz yoksa çocuklar üzerinden yola devam mı edersiniz? Şimdi size, bilim kadını olmak hayali olan ve olmayınca bu hayalini çocuklarda yaşamak isteyen sevgili arkadaşımın kitap ve bilim atölyelerinden bahsedeceğim. aristo çocuk, ilk bakışta bir kitap evi gibi görünse de aslında çocukların gelişimini, okumayı ve keşfeteyi sevmeleri için düşünülmüş bir bilim atölyesi.


Peki burda neler var.;

- Çocuklarınızın keyifle okuyacakları yüzlerce kitap ve istedikleri kitaba diledikleri gibi ulaşma imkanı ve birlikte hikaye okuma günleri.
- Lego Tasarım Atölyeleri
- Masaüstü Kutu Oyunları
- Maker Robotik Kodlama
- Animasyon Film Yapımı
- Deneyler
- Drama Oyunları
- Satranç
- Yaşgünü Partileri







Biz İstanbul'a döner dönmez ziyarete gidip etkinliklerin programını alacağız.Eminim Lal ve Can, bu etkinliklere katılarak kendilerini geliştirecek ve çokta eğlenecekler. Giderseniz selamımı iletmeyi unutmayın.

Kendi Aracınızla Yurt Dışına Çıkmak Artık Çok Daha Kolay!

                                          
Kendi aracınızla yolculuk yapmak gibisi yok! Dilediğinizde mola verirsiniz, canınızın çektiği gibi yemek yersiniz. Gittiğiniz yeri bir turist değil, gerçek bir gezgin gibi keşfedersiniz.
Üstelik aracınızla yurt dışına çıkmak için yapmanız gereken işlemler de her geçen gün biraz daha kolaylaşıyor. Bugünlerde, yeni tip bir çipli ehliyete sahipseniz, Yeşil Kart Poliçenizi yaptırarak sınırı kolayca geçebilirsiniz. Üstelik artık bunu yaptırmak için bir yere gitmeniz, belgelerin peşinde koşmanız da gerekmiyor. 
Anadolu Sigorta, Türkiye’de ilk defa Yeşil Kart poliçesini online olarak alma imkanı sunuyor. www.anadolusigorta.com.tr adresini ziyaret edip, plakanızı ve TC kimlik numaranızı girerek işlemi onayladığınız takdirde poliçeniz kapınıza kadar geliyor. Size de seyahat rotanızı çizmek kalıyor. 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Bizimev Datça ve Hikayesi

Kargı koyunun yamacında küçücük, eski, virane bir taş ev vardı.Senelerdir önünden geçip iç geçirdiğim, burada yaşamak nasıl bir duygudur acaba dediğim o virane ev şimdilerde sizlerinde bayıldığı Datça'nın en güzel evi Bizimev . İnşaat,emlak ve dekorasyonla uğraşan iki ortak Serkan Soytok ve Murat Cennet doğma büyüme Datça'lılar,çocukluklarından beri görüp bildikleri bu evin satılacağı haberini alınca büyük bir heyecanla evi keşfe gidiyorlar ve her ikisi de hiç düşünmeden''Alıyoruz'' diyerek bu eski,virane evi almaya karar veriyorlar.Evin o harap ve yıkık halinden ziyade, konumundan aldıkları enerjiyle hemen evin tamirat ve restorasyon işine başlıyorlar. Tamamen Datça mimarisini ve kendi yaşam tarzlarını yansıtacak şekilde, evin hiçbir taşını bile ziyan etmeden bugünkü haline getirmişler. Ev toplamda 25 M² ve tek odalı.
İçerisindeki asma kat yatma alanı olarak tasarlanmış,kullanışlı bir banyo, açık mutfak ve salondan oluşuyor. Evin ölçülerine hiçbir ekleme yapmadan,olduğu gibi kullanıp tamamen kendi tasarımları ile ferah ve keyifli bir hale getirmişler. Üstelik o yıkık duvarlar bile titizlikle tamir edilerek,eski yapı korunmaya çalışılmış. Varolan dört duvara ekledikleri tek şey, şöminenin iki yanına kapı açıp, eve daha ferah ve daha keyifli bir hava vermişlerki bence iç dekorasyonun en keyifli yanı bu olmuş.Kış aylarında sıcacık şömine karşısına oturup manzaraya karşı keyif yaptığınızı düşünsenize.Yazı ayrı güzel kışı ayrı keyifli.
Terasından ufka doğru baktığınızda Simi, Rodos ve Nisiros adalarına kadar görebiliyorsunuz. Ben evin hikayesini ve tüm bu süreci dinlerken öyle güzel yerlere gittimki, çünkü sadece dekore etmekle kalmayıp çok değerli dokunuşlar eklemişler. Evde kullandıkları perdeler, Murat Cennet'in değerli anneciğinin Knidos fenerinden Datça'ya gelin gelirken getirdiği çeyiz sandığından bir armağanmış mesela, bahçedeki değirmen taşından yapılmış masa, kapının yanındaki kurna, kapının üzerindeki ahşap traversler hepsinin bir hikayesi var onlarda.
İşte böyle küçücük ama içinde kocaman değerleri olan bir ev burası. Evi,sahipleri güzel zaman geçirmek, misafilerini ağırlamak için kullanıyorlarmış. Ancak isminden de anlayacağınız üzere, bu güzel evin verdiği huzuru ve keyfi kendilerine saklamak yerine adını ''Bizimev'' koyarak herkese açmışlar kapılarını.Benim henüz konaklama fırsatım olmadı ama kırkyıl hatrı olacak kahvelerini içtim, hikayelerini kendi ağızlarından dinledim,teraslarında oturup ufka baktım huzur buldum. Birgün gelirde konaklamak isterseniz kapıları herkese açık, yalnız önceden arayıp rezervasyon yaptırmayı unutmayın çünkü bu evde, bu güzel manzaraya uyanmak isteyen çok insan var.

16 Ağustos 2018 Perşembe

Çocuklara Fırsat Verirseniz Öğrenirler

'' Çocuklarınızın risk almalarına ne kadar fazla izin verirseniz, kendilerine bakmayı o kadar iyi öğrenirler'' demiş Roald DALH... Bende aynı fikirdeyim, çocuklara fırsat verilmeli ki öğrensinler. Çünkü bazı şeyler anlatılarak, gözlemlenerek, kitap okuyarak ne yazıkki öğretilemiyor. Bu yüzden çocuklara fırsat verilmesi, öğrenme sürecinde oluşabilecek olumsuzluklara göz yumulması ve sabırla, deneye deneye öğrenmelerinin taraftarıyım. Lal ve Can, 2 yaşından beri kendi kendilerine kaşıkla çorba dahi içebiliyorlar, özellikle üçümüzün yalnız olduğumuz zamanlarda ikisini birden yediremeyeceğim için ikisi de kendi yiyor yemeğini. Peki hiç dökmediler mi? Oooo hem de ne dökmek, her yemek sonrası banyoya soktuğum günleri bilirim ama artık daha kolay,çünkü çatal kaşık kullanmada kurt oldular.Arada çataldan düşerse mamaları , onu da hiç sorun etmiyoruz çünkü masanın altına kocaman bir örtü seriyorum, yemekten kalkınca silkeliyorum o kadar yeri süpürüp silmekten daha pratik. Ne kadar deneyimlemiş olsalarda hala bazen dökebiliyorlar, ben bile bazen döküyorum siz dökmüyormusunuz hiç üstünüze sanki hadi hadi itiraf edin arada gömleğinize damlıyor dimi ;) Uzun lafın kısası, bırakın döksünler saçsınlar, öğrenene kadar sabır sonrası anne rahat bebek rahat ;)

10 Ağustos 2018 Cuma

Afacanlar Şehri Cafe Datça'nın İlk Konseptli Oyun Evi

Size Datça'nın yeni göz bebeği Afacanlar Şehri Cafe'den bahsedeceğim. İsmini duyduğunuzda ve önünden geçtiğinizde çocuklar için dizayn edilmiş küçük bir cafe sanıyorsunuz ama bir cafeden çok daha fazlası.Bu sezon açılan Afacanlar Şehri Cafe Datça'nın ilk Konseptli Oyun Evi.
Bir ana okulu ya da aylık oyun grupları olan bir kreş değil,çünkü siz oraya değil onlar size ayak uyduruyorlar. isterseniz saatlik, isterseniz günlük, isterseniz aylık çocuklarınızı istediğiniz zaman ve istediğiniz kadar emanet edip kaldığı saat kadar ücret ödüyorsunuz. İçeride birçok mesleğe özgü konseptli oyun odaları var. Hastane, itfaiye, kuaföre, market, top havuzu, tırmanma duvarı...
Çocuklar, tamamen doğal malzemelerle yapılan, tüm ayrıntıların düşünüldüğü bu konsept odalarda, yanlarındaki çocuk gelişim uzmanı eşliğinde mesleklerin özel kostümlerini giyerek hem oyunlar oynuyor hem öğreniyor hem de eğleniyorlar. Yaş ve cinsiyet ayrımı uygulanmıyor, isteyen top havuzunda coşarken,isteyen alışveriş yapıyor, isteyen polis oluyor, isteyen oturup masada legolar ile zaman geçirebiliyor. Birde belli günlerde çocuklar için workshoplar düzenleniyor. Geçen haftalarda kendi içeceklerini hazırladılar, önümüzdeki günlerde pasta yapacaklarmış mesela. Önceden duyuruyorlar katılım sayısı sınırlı olduğu için mutlaka randevu almanız gerekiyor. Ve ebevynler, isterseniz çocuklarınızı bırakabilir, isterseniz onlar oynarken sizde oturup kitabınızı okuyabilir ya da çayınızı kahvenizi içebilirsiniz. Gelirseniz mutlaka uğrayın,bana da haber verin bizde gelelim. Çocuklarımız oynasın bizde oturup kahve sohbeti yapalım olur mu.

Datça ve Gereme Koyu

Datça'nın hemen hemen her yerinden,hiçbir ücret ödemeden istediğiniz her zaman deniz girebilirsiniz.Bazı yerlerde plaj işletmeleri mevcut şemsiye ve şezlong kiralayabilir, içecek içebilir,yemek yiyebilirsiniz. Alın havlunuzu gidin, sabahtan akşama kadar kalın acıkınca yiyin, susayınca için hesabı. Birde bunların dışında işletme olmayan, halk plajı diye tabir ettiğimiz yerler var. Biz, Datça'ya yerleştiğimizden beri genellikle buraları tercih ediyoruz.Sandalyelerimiz,şemsiyemiz hep arabamızın bagajında,o gün canımız nereyi istiyorsa oraya demir atıyoruz.Eğer sizde ben beach tarzı biryer istemiyorum doğa ile içiçe yerleri seviyorum diyorsanız kesinlikle GEREME KOYU'na gitmelisiniz. Denizi o kadar berrak ve sıcakki Datça'dan çok farklı.Etrafta hiçbir tesis, ev,bina,market hiçbir şey yok. Arkanız alabildiğine orman, önünüz uçsuz bucaksız Ege Denizi.Burada resmen içinize huzur doluyor. Biz Gereme Koyunu bu sene öğrendik,çocuklar istediği gibi yürüyüp deniz kenarında dolanabiliyorlar,deniz hemen derinleşmediği için kendi kendilerine girip çıkabiliyorlar.Kötü yönü denizi de kumsalı da çok taşlık,o kadar çok taş varki denize girerken kayıp düşedebilirsiniz ve eğer özel arabanız yok ise buraya gelmeniz çok zor hatta imkansız çünkü burası bakir bölge olduğundan dolmuşla sağlanmıyor.Umarım buralar hep böyle kalır ve bizde hep gidip huzur dolarız.

9 Ağustos 2018 Perşembe

Datça ve Kargı Koyu

Şu güzel Datça'nın her yeri ayrı güzel, her yeri keyif almaya müsait. Tam 8 senedir her yaz müptelası olduğumuz, denizinin içindeki kayanın yerini bile ezbere bildiğimiz Kargı Koyu. Denizi'nin derinliği, plajının taşlık oluşu çok çocuklara uygun olmasa da biz burada çok keyifli zamanlar geçiriyoruz. Eğer, Kargı'da devamlı gittiğimiz Mandalya Beach'e gideceksek, genelde sabah erkenden gidip akşam 17:00 *18:00 e kadar kalıyoruz.
Lal ve Can, kollukları bıraktıklarından beri hiç gitmedik ama eğer çocuklarınız kollukla giriyorlarsa Kargı Koyu'nun o tertemiz,ışıl ışıl,berrak sularında yüzmeden dönmeyin derim. Tekne turlarının uğradığı, araba ya da dolmuş ile Datça merkezden max. 10 dakikada ulaşılabileceğiniz en yakın koy burası.Koyun başından sonuna aralıklı olarak beach'ler var ama diğerlerini hiç deneyimleme ihtiyacı duymadığımız için herhangi bir fikrimde yok doğrusu onlar hakkında.Biz hem Kargı hem mandalya müpdelası olarak he aynı yerdeyiz, gelirseniz haber edin bizde gelelim olur mu :)

7 Ağustos 2018 Salı

Datça'da Değişmeyen Günler

Burada hayat çok keyifli, işe gitme derdi yok, çocukları okula gönderme derdi yok, öyle özgürsünki özgürlükten canın sıkılıyor bazen. ''Rahat battı'' deriz ya heh işte aynen o hesap. Günleri karıştırıyorsun, pazarlar olmasa birde marketlerdeki indirimler hayatta günlerle işin olmuyor burada. Her gün aynı, pazartesi de aynı perşembe de pazar da. Hele Pazartesi Sendromu hiç yok, ama yoğun olarak kurulan pazarların sendromu var. Cumartesi günleri merkezdeki pazarımız, çarşamba günleri Özbel'deki köylü pazarımız öyle kalabalık oluyorki ne yollardan geçmeye, ne araba park etmeye, ne pazarda kış aylarındaki gibi dolaşmaya imkanın olmuyor. Mesela ben, bu sabah sanki pazartesiymiş gibi yazıp paylaşmışım, yarın için pazar listesi deyince hatırladım bugünün salı olduğunu, öyle böyle bugünü de devirdik işte. Haydi iyi geceler, tatlı rüyalar...

5 Ağustos 2018 Pazar

Ben Anneyim Koruyucu Annelikte Neymiş

Nedir bu Koruyucu Annelik? Çocukların her başı sıkıştığında yardımına koşmak, hatasını düzeltmek, ona sorumluluk yüklemeye kıyamamak. Tüm bunlar Koruyucu Annelik özellikleri. çocuklarını bu davranışlarla büyüten anneler, koruyucu annelik yapısıyla büyütüyorlarmış. Buna ben de dahilim, bende kıyamıyorum onlara Her annede yok mu bu davranış? Üstelik çocuk kaç yaşında olursa olsun. Ben hatırlıyorum bir yaz tatilinde kitap okumam gerekiyordu yetiştirememiştim annem yardım etmişti. Ben de Can ayakkabısını bağlayamadığın da eğilip bağlıyorum mesela. Annelik zaten yavrusunu korumak değil mi? Bana hiç yabancı ve yanlış gelmeyen davranışlardı. Taki ''Anneliğin Ötesinde'' adlı kitabı okuyana kadar.Çünkü diyorki, bu davranışlarımız ile çocuğun kendi kendini düzeltmesine, hatasını fark edip doğruyu öğrenmesine, sorumluluk almasına, bir problemle karşılaştığında mücadele etmesine fırsat veremeden büyütüyormuşuz. Doğru mu sizce? Belki değil, kesinlikle doğru. Ben Can'ın ayakkabısını bağlamak yerine bağlaması için beklesem öğrenecek ama ben anneyim gelde mantıklı davran, gelde anneliği bırak kenara bir çocuk gelişimcisi gibi davran. Hiç bana göre değil, ben henüz tamamen mantıklı davranışlarda bulunamıyorum.Öğrenmesi için bir sürü yol denerim, aktivite yaparım, oyunlar oynarım ama Kıyamam ki yaa o orda montunu giymek için debelenirken uzaktan izleyemem vallahi gider hemen yardım ederim. Üstelik bence bu konuda yallnızda değilimdir hıhhhh😉

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Yeni Doğum Yapacak Annelere Tüyolar

Amerikalı yazar Liedloff'a göre insanların DNA'larında yazılan bir takım beklentileri var ve bu beklentilerin karşılanmaması durumunda ortaya sorunlar çıkabiliyor. Ortaya koyduğu ''CONTİNUUM'' kavramı ile de özellikle bebeklerin beklentilerinin yerine getirildiği taktirde fiziksel, ruhsal ve duygusal olarak en iyi şekilde gelişeceklerini bildiriyor. *Bebeğin doğumdan hemen sonra annenin kollarına verilmesi *Bebeğin ebevynleri ile aynı yatakta sürekli temas halinde uyuması ve kendi rızasıyla yatağını ayırması. *Bebeğin her istediğinde emzirilmesi *Bebeğin ağlaması, mızmızlanması dikkate alınıp hemen cevap verilmesi *Bebeğe sevildiğini hissettirilmesi gibi... Çok doğru, bu eylemlerin hepsi bebeğin sakinleşmesini ve huzurla uyumasını sağlıyor gerçekten.Anne adayları deneyin pişman olmayacaksınız,bir Jean Liedloff değilim ama ikisi birarada büyüyen ikiz annesiyim bende. İyi geceler dilerim...

2 Ağustos 2018 Perşembe

Sosyal Medya Detoksu Şart

Geçenlerde tam evden çıkıyoruz telefonumun şarjı bitti, bende şarja takıp telefonumu evde bıraktım denize giderken. Nasılda güzel oldu iyi ki bırakmışım. Çünkü Lal hanım, dalmaya başladığı için her anını yakalama gayesiyle bütün gün kamera açık geziyorum neredeyse, denizin içinde bile telefon elimde çoğu zaman ''Hadi bir dalda çekeyim'' deyince dalmıyorki, hele hele telefonu görürse dalası varsa bile dalmıyor, inadına mı yapıyor bilmem ama suda ilerlediği anı yakalamak için beni oynattığı kesin. O gün telefonsuz gidince, denize bir girdik saatlerce oynadık, ben suyun dibinden yüzdüm onlar benden kaçtı, ben olduğum yerde durdum Lal dalarak, Can koşarak beni yakaladılar. Aldım kucağıma gittikde gittik ilerilere, nasıl oynadık nasıl özgürdük. Şu teknoloji iyi hoş ama nasılda engelliyor özgürlüğümüzü değil mi? İçindeyken anlamıyorsunda uzaklaştığında anlıyorsun seni nasıl kendine esir ettiğini. Höani şu sosyal medya detoksu yapanlar var ya bence arada herkese lazım.