19 Şubat 2024 Pazartesi

Geçmişte Blogger Olmak


 

Sosyal Medya’da, çektiğim doğa resimlerine yazılar yazarken anne olduktan sonra anneliğimi, gebelik döneminde ve bebeklerimi büyütürken okuyup – öğrendiklerimi , edindiğim bilgileri, deneyimlerimi, oynadığımız oyunlarımızı, etkinliklerimizi, kullandığımız ürünleri, okuduğumuz kitapları, bazen sadece güzel olduğu için anılarımı, bazen de yaptığım hataları bile yazıp paylaşmak için bir anne bebek blogu  açtım.

Blog daha popülerdi, çünkü orada bilgi vardı, deneyimler, tecrübeler vardı. Annelerin gebelik süreçlerini, uykusuz annelerin dertleşmelerini, hastaların tedavi süreçlerini, yemek tariflerinin püf noktalarını, bilgisayarın gizli dünyasını, Dünya’nın keşfedilmemiş gizli köşelerini, Astroloji Dünyasını, gezilip görülen yerlerden notları, nereye ne zaman gidiliri? Nerede ne yeniri? Hayata dair ne varsa yaşayan , tecrübe eden insanların ağzından bire bir dinlemek gibiydi bloggerların yazılarını okumak.

O zamanlar blogger olmak demek; aktif bir blog yazıyor olmak demekti. Güncel ve devamı gelen yazılar yazarak, okurlarınla yazılarını paylaşırken aynı zamanda aldığın reklamlar sayesinde parada kazanabiliyordun. Ürünlerin, firmaların tanıtımlarını blogundaki yazılarınla yapıyordun.

Çünkü, o zamanlar blog yazıları okunuyordu.

İnstagram’da popülerdi ama öyle anlık hikayeler, reelsler, reklamlar, işbirliktelikleri, link kaydırmalar, influencerlar,hatta uzun uzun yazılar yazmak bile yoktu instagramda. Paylaştığım resimlere videolara blogumda yazılar yazar, resimlerimin altında blogumun uzantısını paylaşırdım ve okunurdu.

Şimdi ise değil blog yazıları, Sosyal Medya’da resimlerin altına yazdığımız iki satır yazılar bile okunmuyor. Dolayısıyla artık çoook büyük blog olmadığı sürece bloglardan para kazanılmıyor.

Peki neden hala blogunu aktif tutan bloggerlar var sizce?

Çünkü yazmak, yazan için bir tutku, tıpkı okuyanın tutkusu okumak gibi...

Blogger Tricks

12 Şubat 2024 Pazartesi

Sosyal Medya İle Dün Ayıpladıklarımız Bugün İhtiyaça Dönüştü

 

Sosyal Medya İle Dün Ayıpladıklarımız Bugün İhtiyaça Dönüştü

 

‘’Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat’’ derdi büyüklerimiz. Ayıptı ne yediğini söylemek, karşındakinde olmayanı göstermek.

Neden ?

Çünkü, alan var alamayan var derlerdi biz küçükken.

Bugünse, bir Influencer söylenenlerin aksine, paylaştıkça, gösterdikçe popülaritesi artıyor. Bütün gün, alıyor eline telefonu yediği, içtiği, giydiği, gezdiği, etrafıdakinlerin ilgilendiği ne varsa çekip paylaşıyor. Sonra, hooop gelsin beğeniler, yorumlar. Hele bir de güzelse, geziyorsa, güzel sunumlu yemekler yapıyorsa, püf noktaları veriyorsa, eğleniyorsa, farklı fikirleri ve onda insanlarda olmayan varsa yürüyüp gidiyor ondan sonra.

Çünkü, onu takip edenler bunu istiyor. İnsanoğlu, kendisinde olmayana, tecrübe etmediğine, almadığına, deneyimlemediğine hep ilgi duyar  , önce bir araştırır , merak eder .Bunu hangimiz yapmayız ki? Ben de çok merak ederim, gitmediğim her yeri, yapmadığım her yemeğin tarifini, istediğim topuklu ayakkabının rahat mı olduğunu, diş çıkaran çocuğumun neler yaşayacağını , alacağım çantanın nerede daha ucuza olduğunu, almayı düşündüğüm telefonun özelliklerini vs. doğaldır merak etmemiz, tecrübe edenlerle ilgilenir, iletişim kurar ve takip ederiz.

Bu yüzden gün içinde saatlerimizi harcarız sosyal medya da, sevdiğimiz fenomenleri sıkı takip ederiz, biliriz bugün ne yedi, nereye gitti, ne giydi, ne satın aldı, çocuğuyla hangi aktiviteyi yaptı. Bir yemek tarifini bile bazen google’dan önce Sosyal Medya’da ararız. Ben mesela sıkı takip ettiğim 2-3 Influencer arkadaşımın sayfalarına bakarım önce, onların tarifini denerim eğer yapmışlarsa.

Hangimiz seyahate giderken Google’dan araştırıyor ya da Turizm Danışmanına danışıyoruz?

Hepimiz, gideceğimiz yerle ilgili  önce Sosyal Medya’ya girip bakıyoruz. Kimler nereye gitmiş, hangi restaurantta yemek yemiş, ne yemiş, en popüler yerler neresiymiş, nasıl gitmiş, ne kadar para harcamış hatta en güzel fotoğraf nasıl hangi noktada çekilirmiş…

Eskiden paylaşma dediklerimize bugün ‘’ Paylaş paylaş merak edenlere fikir olur’’ diyoruz, çünkü Sosyal Medya ile artık devir değişti, eskiden ayıpladığımız şeyler günümüzde ihtiyaca dönüştü.

9 Şubat 2024 Cuma

Küllerimden Doğdum

 


Herkese merhaba,

Uzun süredir kendimi, yolunu kaybetmiş sersemce dolanan biri gibi hissediyordum. Hep koşturuyor olmam, her şeye yetişebiliyor olmam bir yandan beni  mutlu ve motive ederken bir yandan aslında istediğim hayatın tam da bu olmadığını düşünüyordum. Durmaksızın bir şeylere yetişmeye çalışırken kendimi, çocuklarımı ve ailemi çok ihmal ettiğimin, durup kendimi dinlediğimde bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım ve değiştirmem gerektiğini düşünüyordum. Bana ait olmayan bir hayatı yaşıyor gibiydim. Evet, ben koşturmayı, her şeye yetişmeyi, herkese yetebilmeyi çok seviyorum ama bir şeyler beni rahatsız ediyordu.

Çünkü, bırakmıştım.

Yazmayı bırakmıştım, okumayı bırakmıştım, eğitimler almayı bırakmıştım, kendime bakmayı bırakmıştım, aynaya bakmayı bırakmıştım, ruj sürmeyi bırakmıştım, saçımı açmayı bırakmıştım, sosyal medya ekmek teknesi olan ben, fotoğraf çekmeyi bile bırakmıştım, video çekmeyi bırakmıştım, reklam çekmeyi bırakmıştım, içerik üretmeyi bırakmıştım kısacası kendimi ve kendimi geliştirmeyi bırakmıştım.

Çocuklarla oyun oynamayı bırakmıştım, birlikte yürüyüş yapmayı, keşfe çıkmayı, dans etmeyi, şımarmayı bırakmıştım. Düzenli olmayı, düzen kurmayı, huzurla uykuya dalmayı bile unutmuştum.

Oysa ben, durmadan okuyan, yazarak mutlu olan, çocuk gelişimi üzerine eğitimler alan, öğrendiklerini kendine saklamayıp paylaşmak isteyen, kendini seven ve beğenen, kendini şımartan, kendine bakan, rujsuz gezmeyen, kıyafetine göre oje süren, kıyafetine göre renkli stilettolar giyen, düzen delisi, çocuklarıyla yeniden doğmuş içi kıpır kıpır enerji dolu biriydim.

Her ne olduysa, bırakmışım işte, kara basan mı denir, kara bulut mu bilmiyorum ama her şeyi bırakmışım.

Dedim ya bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyordum ama değişmeye adım bile atamıyordum. Her Pazartesi artık başlıyorum deyip bir adım ileri gidemiyordum, hep bir bahaneler üretiyordum başlamak için olmuyordu. Belki de şartlar uygun değildi değişmeye kim bilir.

Ve bugün artık değişiyorum,

Kendimi bir karanlığın içinden aydınlığa geçmiş gibi huzurlu, mutlu ve değişime hazır hissediyorum. Yeni ev bana ilaç gibi geldi, bütün o kendini bırakmışlığımdan sıyrılıp eskisinden de neşeli, dinç, huzurlu, çalışkan, kendini seven, kendine bakan, çocuklarıyla oyunlar oynayan eski  Merve’ye döndüm.

Bundan sonrası hep çalışmak, üretmek, yazmak, okumak, paylaşmak…

31 Ekim 2023 Salı

Kitabımın Hikayesi


Birgün,

Şükran Ablam  ‘’ Çok güzel yazıyorsun , çocukları da çok seviyorsun. Bence bir çocuk kitap yazmalısın.’’ dedi ve birkaç ay sonra Şükran Ablam’ı kaybettik ve ben o gün Şükran Ablam’a söz verdim 

‘’Bir gün mutlaka bir çocuk kitabı yazacağım’’…

Bu kitap en büyük tutkumu, Lal ve Can ile gezmeyi  anlatmalıydı. Hiç düşünmeden Kapadokya dedim. Tam 9 kez Kapadokya’ya gitmiş bir Turizmci’nin, ilk kitabı tabiki Kapadokya olmalıydı. Avucumun içi gibi bildiğim, tarihinden jeolojik yapısına kadar yalayıp yuttuğum Kapadokya.

Ne yaşadıysak, nerede neler konuştuysak onlar olmalıydı bu kitapta. Hem Lal ve Can’a gerçek bir anı kalmalı hemde okuyan çocuklar gerçek bir hikaye okuyarak daha kolay canlandırmalıydılar Kapadokya’yı.

Sadece uyku öncesi bir hikaye olmamalıydı bu kitap, çocuklar hem masallar diyarına gitmeli, hayaller kurmalı hemde Kapadokya’yı öğrenmeliydiler.

Bununla da kalmamalıydı, kitabı okuyan çocuklar hikayeyi canlandırmalı, hatta bir oyuna dönüştürmeliydiler.

İşte Lal ve Can Kapadokya’da kitabının hikayesi böyle.

Lal ve Can henüz 4 yaşındalardı hikayeyi yazdığımda. Yıllarca bekledi okuyucuyla bir araya gelmek için taki; Pembe Fil Yayınevi Yayın Yönetmeni Özen Şahin ile yollarımız kesişene kadar. Hikayemi okuduğunda hikayeme ve bana öyle inandıki artık zamanı geldiğine inandırdı beni. İlk kitabım ile Pembe Fil Yayınevi’nin yazarı olmaktan büyük mutluluk duyuyor ve yeni hikayelerle hep  birlikte büyüyeceğimiz için çok heyecanlanıyorum.

Bir hayaldi, sözdü gerçek oldu.
Çocukların hayallerinde olmak, oyunlarına dahil olmak Dünya’nın en müthiş duygusuymuş…

29 Ekim 2023 Pazar

Cumhuriyetimiz 100 Yaşında

 

Biz, Dünya’nın Tek ve En Büyük Lideri’nin çocuklarıyız. Ondan bu gurur✨


Bugün,Cumhuriyetimiz 100 yaşında ✨ Asırlar geçecek üzerinden, sonraki asırlarda  bizler olamayacağız. Olsun, kaç kişiye nasip olurki Cumhuriyetin 100. Yaşını kutlamak 😍

Torunlarımız, torunlarımızın torunları bizden bahsedecek. Resimlerimize , 29 Ekim 2023 tarihli gazetelere bakıp, “İlk asırı coşkuyla kutlamışlar, biz daha güzelini yapalım” diyecekler, daha çok bağıracaklar, daha çok coşacaklar.

Çünkü gelecek nesil daha güçlü  geliyor.

Kaybettiklerimiz için belki bize kızacaklar, hesap soracaklar ama eminim Atatürk torunu olmanın verdiği güçle Cumhuriyete bizden daha iyi sahip çıkacaklar 💪🏽


Atam, 

Açtığın bu yolda,

Gösterdiğin hedefe ,

Durmadan yürüyoruz ve durmadan yürüyeceğimize and içiyoruz 🇹🇷


Bize Cumhuriyeti armağan ettiğin için , bize bu gururu yaşattığın için sana minnettarız 🙏🏽

24 Ağustos 2023 Perşembe

Etrafımızdaki İnsanlar Hayat Kalitemizi Etkiler

 Yapılan araştırmalar; en fazla vakit geçirdiğimiz 5 insanın ortalamasına dönüştüğümüzden bahsediyor. Zamanımızı, kimlerle geçirdiğimiz hayat kalitemizi yüksek oranda etkiliyor.

Düşünün, devamlı negatif, stresli, mutsuz, hayattan beklentisi olmayan, sadece gün geçirip, tembel biriyle geçen zamanlarınızda  ne kadar mutlu, üretken ve başarılı olabilirsiniz ? 


Ama, mutlu, başarılı , pozitif insanlarla geçirdiğiniz her an sizde de mutluluk ve iyimserlik hissi yaratır. Başarılı insanlar sizin de başarıya odaklanmanızı ve harekete geçmenizi sağlar.


Hayat kalitenizi yükseltmek için çemberinizin de kaliteli insanların olmasına özen gösterin 😉

9 Ocak 2023 Pazartesi

Anne Baba Olmanın En Doğru Zamanı

 

Saygıdeğer hocam Doğan Cüceloğlu derki;

Anne- baba olma yolunda atılacak en önemli adımlardan biri; eşlerin çocuk sahibi olmaya birlikte karar vermeleridir. Eşlerden biri çocuk isterken, diğeri henüz istekli değilse hem anne-babalık hemde eş ilişkilerinde ciddi sorunlar oluşmaktadır.

Biz ,2009 yılında evlenip 2015 yılında anne baba olduk. Bana kalsa ben daha evlendiğim gün istiyordum anne olmayı .Oysa Gökhan hep daha mantıklı, daha aklı başında, daha gerçekçi düşünerek beni de erken olduğuna ikna etti. Üzerinde konuşup tartıştık ve zamanı gelene kadar konuşmamak üzere  kapattık. Çünkü önce iyi birer eş, önce sağlıklı bir evlilik oturtmamız gerekiyordu. Zamanı geldiğinde zaten anne baba olacaktık.

Etrafımızda herkes, gençken yapın, hevesiniz gücünüz varken yapın, yeter gezdiğiniz artık çocuk yapın deyip dursa da bizim için en doğru zaman ikimizin de kendini anne baba olmaya hazır hissettiği zamandı. 2009’da evlendik doya doya gezdik tozduk ve bir gün evde otururken sıkılıp ‘’ Evde bir çocuk olsa keşke’’ deyiverdik.

İkimizin de isteğiydi artık anne baba olmak, üstelik çevremizdeki anne babaları göre göre karar vermiştik, bir bebeğin tüm zorluklarını görerek, hepsine karşı kendimizi hazır hissediyorduk. Ben biliyordum, kucağına çocuk alıp sevmeyen Gökhan gerçekten baba olmaya hazırdı, ebevynlik yolunda asla beni yalnız bırakmayacaktı ve eminim o da benim iyi bir anne olacağımdan emindi. Çünkü ikimizde artık hayatımıza bir can daha katılsın istiyorduk, evde bir çocuk sesi olsun, gezerken yanımızda yürüsün, onu da alıp tatiller yapalım vs İkimizde istiyorduk bunları herşeyi birlikte yapmaya, paylaşmaya, herşeyin üstesinden birlikte gelmeye hazırdık.

Ebevynlik, hamilelikten, çocuk doğurmaya, büyütmekten, yetiştirmeye her an anne baba elele birlikte yürüyünce güzel, kolay hatta müthiş bir duygu.

Anne olmak çok zor, tüm yükü sırtlanmak hiçte kolay değil. Bu yüzden Doğan Hocam’a kulak verin, hayatınızın bu en büyük sorumluluğuna eşinizle birlikte karar verin yükü birlikte sırtlanın. Acele etmeyin, önce sağlıklı bir evlilik kurun zamanı geldiğinde de anne baba olmanın keyfini çıkarın.