26 Aralık 2022 Pazartesi

DEĞER VERİLEN ÇOCUK İLE ŞIMARTILAN ÇOCUK

 

DEĞER VERİLEN ÇOCUK İLE ŞIMARTILAN ÇOCUK

Her çocuk anne babasının birtanesi, gözbebeği,kıymetlisidir. Bir anne için, doğum yaptığı o ilk anda, bebeğin en kanlı anında bile, bebeğinden daha güzel bebek yoktur.

Hayatınız değişir anne- baba olduğunuzda, artık dünya onun etrafında dönüyordur ve her şey ondan ibarettir. Bazı anne-babalar, bu tarifsiz duygularını çocuğuna yansıtır, onun ne kadar değerli ve önemli olduğunu  hissettirirken, bazıları ‘’Şımarmasın’’ diye belli etmez, duygularını bastırırlar.

Yapılan araştırmalar da , ailesinden değer gören çocukların bedensel ve ruhsal olarak daha iyi geliştikleri gözlemlenmiş. Bunun yanında değer görmeyen, çocukların kendi çocuklarına da ‘’’Şımarmasın’’ düşüncesiyle aynı şekilde davrandıkları gözlemlenmiş.

Çocuğa, değerli olduğunu hissettirmek bunu durmadan dile getirmek, istediklerini yapmak, mutlu etmek maalesef şımartmak olarak algılanıyor. Oysa değerli olduğunu hissettirmekle şımartmak çok farklı şeyler.

Eğer siz, çocuğunuza ‘’ Sen herkesten daha güzelsin, en uzunsun, en değerlisin’’ derseniz tabiki o çocuk kendini en en en en güzel görür, kimseyi beğenmez ve aksi durumla karşılaştığında kabullenmek istemez, mutsuz olur, öfkelenir,  travma yaşar adı da Şımarıklık olur.

Ama siz, ‘’Sen benim için çok değerlisin, uzunda olsan, zayıfta olsan sen benim en kıymetlimsin ‘’ derseniz ne kadar değerli olduğunu hisseder, her koşulda sevileceğini bilir ve şımarmaya ihtiyaç duymaz çünkü çocuk kendini güvende hisseder.

Değer gören çocuklar, değer vermeyi de bilir, kendini beğenmez, burnu kaf dağında olmaz ,hayat onları kolay kolay üzemez çünkü kendilerini Dünya’nın en mükemmel insanı değil anne babasının en değerlisi olarak görürler.

 

13 Aralık 2022 Salı

✨♥️ 2022’de BAŞARDIKLARIM ♥️✨

 



✨♥️ 2022’de BAŞARDIKLARIM ♥️✨

2022 büyük bir hayal kırıklığı, bomboş geçen bir yıl ve koca bir ziyanlık.Bu yıl için devamlı ‘’Ne kötü bir yıl bitse de kurtulsak’’ dedim durdum.

Ama sevgili @burcumericdurak sayesinde bir aydınlanma yaşadım ve şunları farkettim;


♥️Yaşadıklarım çok zordu ama ben dimdik üstesinden gelmeyi BAŞARDIM.✨


♥️Çok büyük haksızlığa uğradık bu yıl. Evet hatalarımızda vardı yok değil ama hiç adil ve vicdanlı davranılmadı, buna rağmen iyiliğe karşı inancımı yitirmemeyi BAŞARDIM.✨


♥️Bu yıl başlarında, ne kadar zor şartlarda  tek başıma nasıl mücadele ettiğimi düşünüyorum da onca şeye rağmen, hiç inancımı yitirmeden, hep tutunacak birşeyler buldum, sizlere bile pozitif olmayı, gülümsemeyi ve hayatın ne kadar güolduğunu söylemeye hep devam ettim ve herşeye rağmen mutlu kalmayı BAŞARDIM.✨


♥️Tek başıma Lal ve Can’a, Luna’ya, ev temizliğine, yemeğe, pazara, markete, çöplere, çamaşırlara …hepsine yetişmeyi BAŞARDIM.✨


♥️Koşturup dursam da  ne blogumu, ne yazılarımı , ne de kendi işimi hiç bırakmadan durmadan çalışmayı, yazmayı, üretmeyi ve para kazanmayı BAŞARDIM. ✨


♥️Arı soktu, balık zehirledi, ayağım alçıya alındı, Luna düşürdü, duştayken duşakabin patladı hatırlamadığım tonla aksilik yaşadım ama hepsinde isyan etmek yerine “Buna da şükür” demeyi BAŞARDIM.✨


Bugün sorsanız derimki, 2022 belkide en başarılı olduğum yıl oldu⭐️ Çünkü asıl başarı, bütün engellere rağmen vazgeçmeden kazandıklarınızdır.

8 Aralık 2022 Perşembe

ÇOCUK GELİŞİMİNDE SEVGİNİN ROLÜ VE EBEVYN’İN TUTUMU

 



ÇOCUK GELİŞİMİNDE SEVGİ VE EBEVYN’İN TUTUMU

Doğan Cüceloğlu’nun kitabında şunları soruyor,

*Çocuğumla ona değer verdiğim, özel gördüğüm için mi yoksa mecbur olduğum için mi ilgileniyorum?

*Çocuğumun potansiyeline ulaşması için yardımcı oluyor muyum?

*Çocuğumun geliştirmek için bilgi edinmeyi umursuyor muyum?

*Çocuğumun benden bağımsız birey olmasına saygım var  mı?

*Çocuğumun gelişimi için emek ve zaman harcamaya istekli miyim?

Doğan hocama göre, çocuğunun gelişimini isteyen ebevyn , en iyisi olması için devamlı araştırır, okur, çocuğunu iyi tanır, düzenli zaman geçirir , ona kendini geliştirmesi-denemesi için fırsat verir ve bunları kendi isteğiyle yapar.

Çocukların sağlıklı gelişebilmeleri için asıl ihtiyaç duydukları şey ise; aslında ebevylerinin gelişimleri için emek vermelerinden  çok sevgilerini hissettirmeleridir.

Ne kadar doğru, sevilmeyen, sevgi gösterilmeyen ne çok çocuk tanıyorum bütün imkanlar seferber edilse bile başarılı olamayan, başarılı olsa da mutlu olamayan. Yemeği aksatılmayan, her istediği alınan, markayla donatılan, temiz pak giyinen, defteri kitabı tam olan ama mutsuz, paylaşmayı öğrenememiş, hırçınlığıyla hep kıran döken öyle çok çocuk varki. 

Çünkü en büyük ihtiyacın, sevgi, şefkat ve ilgi olduğunu atlıyoruz. 

Önce çocuğumuzun ihtiyacı olan sevgiyi çocuğumuza gösterdiğimizden emin olmalıyız. Bu doğuştan gelen bir ihtiyaç ve doğdukları andan itibaren her fırsatta öpüp, sarılıp, kucağımıza alıp, sevdiğimizi söyleyip  gelişimleri için isteyerek ve bilinçli hareket etmeliyiz.

Doğan her çocuk öyle böyle büyür, imkansızlıklar içinde bile doktor ,avukat , mühendis olabilir ama sevgi yoksa, ilgi yoksa ,zaman ayrılmıyor , değer verilmiyorsa mutlu, sevgi dolu çocuk olamazlar…




26 Ekim 2022 Çarşamba

BENİM ÇOCUĞUM YETENEKLİ VE BEN ONA GÜVENİYORUM

 



BENİM ÇOCUĞUM YETENEKLİ VE BEN ONA GÜVENİYORUM

Her çocuğun, kendine özgü marifetleri, yetenekleri, becerileri ve farklılıkları vardır. Kimisi bu yetenekleri belli eder, fırsatlardan faydalanıp geliştirir ve sahip olduğu becerileriyle başarılı olurken, kimisi kaybolur gider.

Her çocuğun yeteneği vardır evet ama her çocuk bunu kendi gösteremeyebilir ya da bunu göstermek için fırsatı olmayabilir.

Bu yüzden çocuklarımıza hazine gibi bakmalıyız, çünkü hepsi el değmemiş birer pırlanta gibi. Bilmediğimiz, fark edemediğimiz ve geliştirmek isteyebilecekleri bir sürü yetenekleri olabilir. Geç olmadan, erken yaşta fark edilen yetenek ve becerileriyle çok büyük başarılar elde edip hayatlarını ona göre yönlendirebilirler.

Bunun için ebeveyn olarak yapmamız gereken en önemli şey, çocuğumuzu çok iyi gözlemlemek ve onu gerçekten tanımak. Dinlediği müzikten, oturuşuna, uzaklara dalıp düşünüyor olmasından, ritim tutuşuna kadar iyi gözlemleyip neye ilgi duyduğunu, neye yeteneği olduğunu fark etmek.

Başarılı olabilmeleri içinse,

1)     Çocuğumuzun doğuştan yetenek sahibi olduğuna ve bunu geliştirebileceğine inanmak .

2)     Kendini tanıması için ona fırsatlar sunmak.

3)     Tercih yapabilmesi için alternatifler oluşturmak .

4)     Karar vermesi için deneyimlemesine izin vermek.

 

23 Ekim 2022 Pazar

ÇOCUKLARDA AİTLİK VE ÖZGÜRLÜK

 

Önce karnımda taşırken bana bağımlı olan, benimle nefes alan yavrularımın,  doğdukları an benden ayrı ve tek başlarına nefes almaya devam ettiklerini gördüm.

Sonra karnımdeyken benden beslenen, doğduklarında emerek ya da biberonla karınlarını doyurduğum yavrularım, kendi kendilerine yemek yemeye başladılar.

Ve bugün, uyurken düşmesin diye etrafa yastıklar sıraladığım yavrularım, bensiz okulda oyun oynarken düşüp , belki bacaklarını kanatıp , sonra hiçbir şey olmamış gibi kalkıp oyunlarına devam ediyorlar.

Karnımda besleyip büyüttüğüm, o minik yavrularım zamanla benden kopup birer birey oluyorlar ve her geçen gün daha da azalıyor bağlılığımız.

Ben anneyim, çocuklarımın bana ait olduklarını düşünüp sahipleniyorum ama benden ayrı birer birey olduklarını da kabul ediyorum.  Bana ait olmalarını düşünmem, benden bağımsız birer birey olduklarını kabul etmeme engel değil. Bir gün nasıl benden ayrı yemek yemeye başladılarsa, benden ayrı bir hayatları olacağını da biliyorum. Bu yüzden, koşulsuz ve daima yanlarında olup, bir gün tek başlarına kalacaklarmış gibi düşünerek  büyütüyorum. Bizden aldıkları sevgi, şefkat ile kendilerini güvende hissedip, kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü bireyler olmaları için onları zorluyorum.

Yeni yürümeyi öğrenen bir bebek düşünün, düştüğünde kalkmasını öğrenmesi için kendi kendine kalkmasına izin vermez her düştüğünde kaldırırsak düşünce kalkmayı öğrenebilir mi?

Öğrenemez, öğrenebilmesi için ona fırsat vermeliyiz fakat aynı zamanda yanında olmaz , yalnız bırakırsak bu seferde kendini güvende hissetmediği için kalkmak istemez ya da cesareti olmaz.

O zaman fırsat vermek yetmez aynı zamanda kendini güvende hissedip başarabilmesi içinde daima yanında olmalıyız.

İşte hem ait hissetmek hem de özgür olmak istemek.

Bizler, anne baba olarak , çocuklarımızı hem özgür hem ait olarak büyütebilmeyi birlikte başarmalıyız. Çünkü onların ait olmaya, sevilmeye, korunmaya, bakılmaya, desteklenmeye , fikir almaya ne kadar çok ihtiyaçları var ise, bir o kadar kendi isteklerini özgürce yaşamaya da ihtiyaçları var.

Hem ait hem özgür olmak aslında insanın doğasından gelen bir ihtiyaç , yetişkinler için bile geçerli. Çocukların kendilerini güvende hissedip, tek başlarına başarabilmeleri için ve bu dengeyi kurabilmek çok önemli. 

15 Ağustos 2022 Pazartesi

Stres'in Ömrümüze Kanıtlanmış Etkileri

 


‘’ Yaşlanmamanın en büyük sırrı nedir?’’ diye sorsak herhalde en çok  Stres’siz bir hayat cevabı alırız.

Stres herşeyin düşmanı ama yaşlanmanın değil, yapılan araştırmalara göre;

Stres’in erken yaşlanmaya doğrudan etkisi var , stres anında vücut yıpranıyor ve çoğu sağlık sorununun stres kaynaklı olduğu söyleniyor.

Heidelberg Üniversite’sinde yapılan çalışma sonucu, stres anında insanların antikorları’nın sağlıklı hücrelere zarar verdiği ortaya çıkmış.

Kaliforniya Üniversite’sinde yapılan çalışmada ise; stresin hücresel yaşlanmayı hızlandırdığı keşfediliyor. Ayrıca stres ne kadar büyük ise; hücreler üzerindeki yıpratıcı etkisi de  o kadar büyük olduğunu farketmişler.

Yapılan araştırmalar arasında bazı anlarda stres’in faydası bile olabildiğini savunan araştırmacılar da var. Mesela riskli ortamlarda sorunla başa çıkabilmemizi ve hayatta kalmamızı sağlıyor.

Stres, vücudun sorunlara verdiği doğal bir tepki aslında.

Stres anında sinir sistemimiz başta olmak üzere neredeyse tüm vücudumuz devreye giriyor, nöronlarımız, solunumumuz, nabzımız, kaslarımız,kan şekerimiz, böbrek üstü bezlerimiz…

Bütün bu araştırmalar birleştirildiğinde Stres; zamanla yıpratıcı hale geliyor. Stresin hemen üstesinden gelirseniz nöronlarınızı tetiklemeden ortadan kaldırırsanız, size sadece sorunlarla başa çıkma yolu kazandırırken devamlı yaşadığınız stres zamanla nöronlarınıza zarar vermeye başlıyor, zamanla vücudunuza depresyona sebep olacak hormonlar salgılanmaya başlıyor .

Sonra gelsin uykusuzluk, sinirlilik, herşeye kaygı derken sağlığınız kayıp gidiyorrrrr.

O yüzden tabiki strese gireceğiz, insanız doğamızda var ama büyütmeden, yaşadığımız stres anlarının bizi yıpratmasına izin vermeden o bizi ele geçirmeden biz onu hapsedip öldürmek şartıyla.

4 Ağustos 2022 Perşembe

Uzun Ömürlü İnsanların Küçük Sırları

 Japonya’daki uzun ömürlü insanların küçük sırlarından bahsedeceğim bugün size. Yaşlanma Karşıtı Sırları da diyebiliriz🪄


“Mens sana in corpore sano”

“Sağlam Kafa Sağlam Vücutta bulunur”

Hem zihin hem beden sağlığıdır bizi ayakta tutan. Eğer zihnimizi genç ve dinamik tutarsak yaşlanma sürecimizde yavaşlar.

İsrailli Nörolog Shlomo Breznitz ‘e göre;

** Kişi için iyi olan ile yapmak istediği büyük oranda farklıdır,daha kolaya, daha pratiğe kaçarız . Herkes ama en çok yaşlılar her zaman yaptıklarını yapmak isterler, bu da beynin artık fazla düşünmemesine sebep olur. Alışılmış olan herşeyi hızlıca, düşünmeden, beyin zorlanmadan yapılır sanki otomatik yapar gibi. Ve zamanla insanlarda rutinle yaşama isteği oluşur. Beyin sorgulamaz, öğrenmeye zorlanmaz dolayısıyla durağanlaşır.

Bunu kırmanın tek yolu : beyni yeniliklerle uğraştırmak.

Yeni bilgiler beynin canlanmasını sağlar.Bildiğiniz yerde kendinizi güvende hissediyor olmanız doğru , yabancı bır yer size kaygı verir bu da doğru ama gelişim için değişiklik şart.

Yapılan araştırmalara göre, Nöronlarımız 20 ‘li yaşlarda yaşlanmaya başlıyor. Aktivite, merak ve öğrenme arzusuyla bu süreç yavaşlatılabilir.

Yeniliklere açık olmalıyız, hergün yeni bir şey öğrenmek, başkalarıyla iletişimde kalmak, oyunlar oynamak, farklı yollar, değişik mekanlar hatta bu yaşam tarzının bize iyi geleceğini düşünmek bile zihnimizi canlı tutmamıza yardımcı olur.

Bizler yaşlanmamak için sadece bedenimize iyi bakarız oysa zihnimizdir asıl bizi ayakta ve genç tutan.Hani deriz ya “Hissettiğim yaş 18” işte tamda budur zihnin önemi. Zihni dinç ve aktif tutmak yaşlanmamızı geçiktirir, bolca okumalı, bulmaca çözmeli, yeniliğe açık olmalı, sosyal ve aktif yaşamalı, yeni yollar, yeni tarifler, yeni rotalar alışılmışın dışına çıkmaktan korkmadan yaşamalı💫

20 Temmuz 2022 Çarşamba

Japonlar'da Beslenme Alışkanlıkları




 Uzun Ömürlü Japon'ların Beslenme Alışkanlıkları ;

Japonlar, genelde hep zayıflardır, bunun da sebebi çok miktarda sebze tüketip çok az miktarda et tüketiyor olmaları .Ama sadece bununla kalmıyor tabi ki.

Her yemeğe başlangıçta tekrarladıkları ''Hara Hachi bu'' cümlesini de hafife almamak lazım. 

Hara Hachi bu ; Midenin sadece % 80 'ini doldur.

Tıka basa yemek yiyip, hücrelerinin uzun süreli sindirimle uğraşarak fazla enerji tüketmemesi için yeterli miktarda doyduklarında durmayı tercih ediyorlar.

Onlara göre, ki bence bizim içinde aynı şeyler geçerli, fazla yemek yemeye, atıştırmaya, yemekten sonraki tatlılara, çay yanındaki çekirdeklere, cipslere gerçekten ihtiyacımız yok geçici olarak mutluluk veren beslenmeler sadece. Vücudumuza gereksiz yük alarak, hem ağırlaşıyoruz hem de enerjimizi sindirim için gereksiz harcıyoruz.

Japonlar için, sunum da çok önemli. Yemeklerini genellikle çok çeşit yemeği, farklı tabakla ama küçük miktarlarla servis ediyorlar. Böylece önce  gözleri çok yemek görüp doyuyor   ama midelerine az yemek gidiyor.

Yapılan araştırmalara göre sofraya konulan çeşitli yemekler , çok yiyor hissi verir ama sofradan tıka basa doymadan kalmayı sağlıyormuş.

Biz de çok çeşit yaparız aslında, ama biz çeşitlerimiz koca koca tabaklarla, dolu dolu servis ederiz. Biz yaparız 1 kg zeytinyağlı taze fasülye hepsini koyarız sofraya.O çok zayıf dediğimiz Japon’lar ise; sofralarına 5 çeşit zeytinyağlı koyar ama hepsini toplasan 1 kg etmezmiş.

Kural basit aslında ,

*Bolca sebze 

*Haftada 2-3 balık 

*Az ye , sofradan tıka basa doymadan kalk 

*Sofraya çok çeşit ama  az sunumlar hazırlar.

IAfiyet olsun yerine…


Bebek Annesinin Memesine Değil, Şefkatine İhtiyaç Duyar

 


Bir annenin ilk ve en büyük hayali, bebeğini emzirebilmektir.

Annesini emen bebek, daha sağlıklı olur, daha hızlı gelişir,  kolay kolay hastalanmaz ve emen bebek ile anne arasında kuvvetli bir bağ oluşur hatta anne bebek bağı sadece emzirerek oluşur.

Evet, bazen bunu bile duyar anne adayları.

Etrafta hep emzirememe ihtimaline karşı kaygı dolu sözler dolanır, dolayısıyla anne de ister istemez ‘’Ya emmezse ‘’ kaygısı oluşur.  Herşeyin yolunda gitmesi ve bebeğini emzirebilmesi için dualar eder. Tıpkı, benim ya emmezlerse diye endişelenip o  gereksiz stres yaşadığım günler gibi.

Lal ve Can, hem ikiz hem de prematüre bebeklerdi. Normal bir bebeğe göre çok zayıftı ikisi de.

Lal 2200 kg, Can 1800 kg  minicik küçücüklerdi, yenidoğan çorabı giydirmişlerdi dizlerine kadar geliyordu çorapları. Doktor, illa emmeleri için zorlamamamızı, zaten çok zayıf olduklarını söylediğinde hiç üzülmemiştim aksine bu şartlarda küveze bile girmeden yanımda oldukları için ikisinin de ne kadar güçlü olduğunu düşünüyordum. İlk iki gece Lal biraz emmeye çabaladı, hatta hırsla emmek istiyordu ama emmeye gücü olmadığı için ememiyordu.Can ise hiç denemedi bile. Eve çıkınca, hastane tipi süt sağma makinesi kiraladık, fırsat buldukça sağıyordum ama azıcık süt geliyordu. Bazen 40’ar cc, bazen  20 ‘şer cc bazen birer kaşık. Ne gelirse eşit bölüp ikisi ne de mutlaka veriyordum.Anne sütü bu antibiyotik niyetine, bir damlası bile çok kıymetli asla kaçırırmıyım.

Mama ile büyüdüler yani.

Endişelerim çoktu benimde, ama mamayla da çok sağlıklı, yeteri kadar güçlü ve civa gibi hareketli çocuk oldular çok şükür. Hem akılları hem bedenleri gayette güzel gelişti. En büyük endişem o hep korktuğum anne bebek bağıydı,  hani emmediler ya, e 10 aylıkken de onları bırakıp işe başlamıştım. İşte o anne bebek bağı kurulamayacak sanıyordum ama o da oldu. Çünkü hiçbir zaman onları beslerken başka birşeyle uğraşmadım, gözgöze burun burunaydık hep. Emzirmiyordum ama beslerken tüm enerjimle sevgimi şefkatimi gösteriyordum. Alıp kucağıma tv izlemiyor, sohbet etmiyor ya da örtüyle örtüp aramıza mesafe koymuyordum.

İşte Jean –Jacques Rousseau diyorki;Kadınlar emzirmekle görevliler, ama bunu sadece bir görev gibi gördüklerinde bebeğin annesini ya da süt annesini emmesinin hiçbir farkı kalmıyor.

Çünkü; emzirmek sadece fiziksel bir bağdan ibaret olmamalı. Bebeğin annesinin memesinden çok şefkatine ihtiyacı var, yani annenin görevi sadece bebeği beslemeyip karnını doyurmak değil, beslerken aynı zamanda sevgi ve şefkatte göstermesi gerekiyor. Anne bebek bağı, eğer anne emzirirken bebeğin yüzüne bakarsa, onunla göz teması kurar onunla konuşursa ancak oluşuyor.

Ve ekliyor; Sağlıksız bir annenin sütü ile beslenmektense, sağlıklı bir süt annenin sütüyle beslenmesi daha iyidir.Ancak, anne şefkatinin yerini hiçbirşey alamaz.

Sütünüz olmaz, gelmez bebeğinizi mama ile ya da süt anne sütü ile besleyip büyütebilirsiniz. Ama sizin vereceğiniz sevgi ve şefkati başka hiç birşey de bulamaz…


Sevgiler...

Nermin Merve Bozdoğan 

 

18 Temmuz 2022 Pazartesi

Mavi Kuşak Bölgesi Nedir? Nereler Mavi Kuşak Bölgesidir?

 


Mavi Kuşak Bölgesi,

Daha önce hiç duydunuz mu bu adı?

MAVİ bölge ya da mavi kuşak olarak tanımlanan coğrafyalar. Uzun yaşayan insanlarla, sağlıklı ve keyifli bir hayat sürmeyi başaran ailelerin yaşadıkları bölgelere deniliyor.

Japonya’nın Okinawa adası’ndan bahsetmiştim geçen hafta, Mavi Kuşak’ta birinci sırada geliyor. Özellikle kadınlar daha uzun yaşayıp daha az hastalanıyorlar.

Dan Buettner’ın THE BLUE ZONES adlı kitabına göre ilk 5 Mavi Kuşak Bölgesi ;

1)  Okinawa- Japonya ,sebze ağırlıklı besleniyorlar ve öğünleri hep küçük tabaklarla geçiriyorlar.Ikıgai felsefelerine uyumlu yaşamaları birde birbirlerine bağlı arkadaş grupları uzun ömürlü olmalarında etkili.

 

2)    Sardinya, İtalya , sebze ağırlıklı besleniyorlar ve günde 1 ya da 2 bardak şarap tüketiyorlar.Toplum olarak birbirlerine bağlı olmaları uzun yaşamalarında doğrudan bağlantılı.

 

3)    Loma Linda, Kalifornia ,Birleşik Devletleri’nde en uzun yaşayan insanları arasındalar.

 

4)    Nicoya Peninsula, Kosta Rica , yerlileri 90 yaşından sonra bile çok aktifler,tarlalarda sabahın cok erken saatlerinde kalkıp çalışan yaşlılar var.

 

5)    Ikaria, Yunanistan , 3 kişiden biri 90 yaşın üzerinde bu nedenle ada ‘’ Uzun Yaşam Adası’’ lakabını almış.

 

Yapılan araştırmalar, Okinawa ve Ikarıa’nın ada oluşu,imkanlarının kısıtlı olduğu ve insanların birbirlerine yardım etme zorunda kalmalarından dolayı birbirlerine daha bağlı oluşları uzun ömürlü olmalarında büyük etken olduğunu ortaya koyuyor.

İnsanlara yardım etmek hayatta, çoğu insanı hayata bağlayacak kadar güçlü bir Ikıgaı .

Kısacası Uzun Yaşama’nın sırrı ;

*Beslenme , bolca sebze az et.

*Egzersiz, yorulmadan, bolca yürüyüş, tarlalarda çalışma,hep aktif olma.

*Hayat Amacı^nın olması, Ikıgaı felsefesi.

*Aşırıya kaçmadan, az ve düzenli şarap tüketmek.

*Doğru  zaman yönetimi ile planlı yaşam dolayısıyla daha az stres.

*Daha az işlenmiş gıda


Sevgiler...

Nermin Merve Bozdoğan

6 Temmuz 2022 Çarşamba

DOKTOR OLMAK MI ? YOKSA DOKTORLARIMIZI KORUMAK MI DAHA ZOR?



Pazar günü deniz canlıları saldırısına uğradım acil'de aldım soluğu, iğne, hap , merhem bana mısın demedi dün tekrar gittim acil'e yine bir iğne, merheme devam , içtiğim hap değiştirildi. Datça' da imkanlar bu kadar, aslında bir Dermotolok'un  görmesi şart dedi doktor ama Datça'da maalesef Dermotolog yok.

Bugün DR.'ların haklı grevleri var,  bakalım bayram sonuna kadar geçmezse Marmaris'e gideceğim.
Datça'da doktor yok çünkü , gelen durmuyor.

Peki neden ?

Çünkü bizim ülkemizde doktorlara değer verilmiyor. Çalıştıkları iki kuruş para ile Datça'da yaşamaları çok zor. Ev kiraları akıl alır gibi değil, o  insanlar ömürlerini kitapla okumakla, çalışmakla geçirip, en büyük sorumluluğu üstlenip, hayatta kalmamız için çabalıyorlar ama biz onlara ne uyguna bir ev, ne bir kalacak kooparatif ne de geçimlerini sağlayabilecek kadar maaş veremiyoruz.

Dün, Datça  Devlet Hastanesi'n de olmayan doktor ve bölümlerden konuşurken Muğla'da yaşayan bir Doktor'un bana söylediklerini size aynen iletiyorum.

'' Benim , her gün Muğla'dan Datça'ya gelmem bekleniyor. Ev tutamadım, en ucuz ev 4000 tl o da eşyalı  ve sezonluk, kalacak bir kooparatifimiz olsa ailemle yerleşeceğim ama bu şartlarda ev tutmam çok zor, böyle olursa tabi ki buraya gelen durmaz.''

Haklı mı?

Bence çok haklı.

Peki ne yapıyormuş biliyor musunuz?

Gece Hastanede kalıyormuş.

Ömrünü bizim sağlığımızı korumak ve kurtarmak için adayan , gençliğini, en güzel yıllarını mesleğine feda etmiş, gencecik bir doktorun bu lafına diyecek tek söz bulamadım.

Utandım...

Yetmiyor, can güvenliklerini de sağlayamıyoruz. Dün, başka bir hastanede güvenlik görevlisi olarak çalışan cani, annesinin ölümünden sorumlu tutarak Kardiyolog Dr. Ekrem Karakaya' yı  görevi başında katletti.

Kendi, ruhsatlı silahıyla vurmuş. Almış silahını beline, elini kolunu sallaya sallaya girmiş hastaneye çekmiş hiç acımadan vurmuş canice.

Sağlık çalışanları, hastanede ciddi bir güvenlik zafiyeti olduğunu söylüyor. Güvenlik tedbirlerinin artırılmasını ve hastaneye X-Ray cihazı getirilmesini talep etmiş. Nasıl olur da bunca doktor cinayeti işlenirken bir hastane'de X-Ray cihazı olmaz.

TBMM Başkanımız sayın Mustafa Şentop ; '' Sağlık çalışanlarının her türkü saldırıdan korunmaları için atılacak her adımın, getirilecek her önerinin destekçisi olduğunu belirtmek isterim.'' demiş. 

Umarım bu son olur...

Peki ya kalan 7 ve 8 yaşındaki o iki güzel kız çocuğuna ne olacak?

Haklılar, 
Grev yapmakta da, isteyerek çalışmamakta da haklılar...





3 Temmuz 2022 Pazar

- SİVAS - Gezilecek Yerler ? Nerede Kalınır?Ne Yenir? Ne Alınır?



 





SİVAS

Bu kış gittiğimiz Kars seyahatimizin dönüşünü  Doğu Ekspresi’nin  yataklı vagonu ile yapmak için günlerce sabahladım bilgisayar başında. En sonunda  Doğu Ekspresi treninde yer bulamayınca Sivas’tan Ankara’ya  4 Eylül Mavi trenine yataklı vagona yer buldum ve hiç nasıl gideriz, nerde kaç gece kalırızı diye düşünmeden aldım biletleri . Çünkü, tek derdim yataklı vagon ile yolculuk yapıp o keyfi yaşamaktı.

Bu seyahati planlarken, elimde Sadece Kars’a gidiş uçak bileti ve Sivas’tan dönüş tren bileti vardı. Herşeyi Kars’a gidiş ve Sivas’tan dönüş biletimize göre organize edip ayarlamak pek kolay olmadı ama müthiş keyifli bir seyahat oldu. Kars’tan Erzurum’a Doğu Ekspresi ‘nin Yataklı Vagonu geçip iki gece Erzurum’da kaldık, sonra da Erzurum’dan  Sivas’a Doğu Ekspresi’nin Pulman Koltuk vagonu ile geçtik.Tabi bu konaklama sayısı hep boş bulup düşünmeden aldığım tren biletlerine göre ayarlandı.

Sivas, 

Doğu Ekspresi ile 4 Eylül Mavi trenilerinin geçtiği ilk ortak nokta. Bu yüzden Kars seyahatinizde sizde benim gibi illa yataklı vagon ile yolculuk etmek istiyorsanız alternatif olarak Sivas’ı da seyahat planlarınıza ilave edebilirsinizki bence mutlaka eklemelisiniz.Görülmeye değer bir şehirmiş.



Sivas’a vardığımızda saat 23:30 idi direk taksiye binip otele geçtik. Otele giderken en meşhur caddesi İstasyon Caddesin’den geçtik öyle geniş ve öyle uzun bir caddeki, ışıl ışıl dükkanlar, her çeşit mağaza,  tanıdık markalar Kars ve Erzurum’dan sonra çok hareketli ve canlı gelmişti. Ama saat daha 12 bile olmadan bütün mağazalar kapanmış, o ışıl ışıl cadde de inlerle cinler top oynuyorlardı.

Sivas’ta Buruciye Otel’de kaldık

Gitmeden önce netten araştırıp bulmuştum. Sivas’ın en yeni ve en lüks oteli diye geçiyor ama gittiğimizde geç olmuş diye sıcak su yoktu. Benden size minik tavsiye böyle küçük aksaklıkları göze alırsanız, hayal kırıklığı yaşamayıp seyahatinizin her halinden keyif alırsınız.

Sivas’ta Nasıl Gezdik?

Otelde sadece bir gece kaldık,  ertesi sabah annemin orada yaşayan arkadaşı Fatma Abla ile buluştuk. İyiki Fatma Abla vardı ve bizi aldı çünkü biz o bavullarla o karlı yollarda mümkün değil ne yürüyebilirdik ne de gezebilirdik.Maalesef tren garlarında büyük şehirler gibi bavul emanet edebileceğiniz yerler olmuyor. Sağolsun Fatma Abla, bir rehber gibi bizi gezebileceğimiz her yere götürdü ve bir günde şahane bir Sivas gezisi yapmış, Sivas’a dair ne varsa görüp gezmiş olduk. Kendimiz  1 değil 3 günde kalsak bu kadar yeri, böyle bilinçli bir şekilde gezemeyebilirdik. Gerçekten bir  şehri yaşayandan dinleyip , onunla gezmek çok başka.


Biz, Şubat ayında oradaydık.Yollar karlı, temizlenmemiş insanlar kendi dükkanlarını kendileri temizliyordu.Halkın en çok dert yandığı konuda sanırım kaldırılmayan karlardı.



Sivas’ta Ne Yenir?

Aslında öyle çooook meşhur bir yemeğini duymadık. Bize özel Etli Ekmek yaptırdılar bayıla bayıla yedik çünkü yumuşacık çok lezzetliydi. Birde Çifte Minare Çarşısının içinde oralet içik, eski İstanbul gibi geldi bana. 

O çarşı’nın havasını solumak için Sivas’a giderseniz çarşya girmeden ve bir oralet içmeden dönmeyin derim.

Sivas’tan Ne Alınır?

Sivas’ta en çok bakır eşyalar var. Çarşının içine girdiğinizde hemen hemen her dükkanda bakırlar, tesbihler ve çokça bıçak görüyorsunuz.



Giderken ‘’Sivas’ta ne yaparız? Nasıl geçer zaman?’’ diyordum ama şimdi İyiki Sivas’a gitmişiz diyorum gerçekten çok farklı bir havası, kendine has kültürü ve gezilip görülmeye değer bir sürü yeri var.

Sivas’ta Nereleri Gezdik?

Biz bir günde sadece,

* Çifte Minareli Medrese



* Sivas Kent Müzesi



* Bürücüye Medresesi



* Bakırcılar Çarşısını gezebildik. 



Hepsi aynı yerde yürüyerek gidebiliyorsunuz . Hepsini ayrı ayrı yazıp anlatacağım ama Sivas Kent Müzesine mutlaka gitmenizi tavsiye ederim orayı gezince bütün Sivas’ı , tarihini, dününü, bugününü görmüş gezmiş kadar oluyorsunuz.

Sivas’ta Gezilecek Yerler

*Çifte Minareli Medrese

*Sivas Kent Müzesi

*Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi

*Bürücüye Medresesi

*Gök Medrese

*Sivas Arkeoloji Müzesi

*Ulu Camii

*Kangal Balıklı Kaplıca

*Gökpınar Gölü

*Şuğul Vadisi

*Gemerek Sızır Şelalasi

*Zara Tögürge Gölü

*Hafik Gölü

*Sivas Eğri Köprü

Merak ettiğiniz konularla ilgili bana her zaman yazabilirsiniz.

e-mail : bozdogannmerve@gmail.com

 

Sevgiler

NERMİN MERVE BOZDOĞAN                   

 

 

 

19 Haziran 2022 Pazar

Korku Ya Da Gelişim Kültürü

 

Çok sevdiğim hocam Doğan Cüceloğlu ‘nun kitabında diyor ki; çocuklar iki türlü kültür ile büyütülüyorlar.

**Denetim Odaklı Korku Kültürü: Adından da anlaşılacağı gibi, çocuk devamlı denetim altında tutularak , baskıyla büyütülüyor. Denetimde olan birinin hata ve yanlış yapmaktan korkması gibi , devamlı denetlenerek büyütülen çocuklarda da korku temelli bir kültür yer ediyor.

Denetim Odaklı Korku Kültürü çocuklarda baskı ve korku temeli yarattığından özgürce hareket etmelerini kısıtlıyor ve kendilerini, kendi istekleri gibi değil korktukları kişilerin gözüyle anlamlaştırmalarına sebep oluyor.

Ve , karar mekanizması kendileri olmadığı için vicdan oluşturabilmeleri de zorlaşıyor.

Halbuki,

Düşünsenize, sizi denetleyecek kımse olmasa hata ya da yanlış yapmaktan korkar mısınız?

Korkmazsınız.

Ve korkacağınız biri ya da bir ototrite yoksa  istediğinizi özgürce yaparsınız.

**Gelişim Odaklı Değerler Kültürü;  Önemli olan çocuğun kendini  geliştirmesi. Otorite, denetim, korku ve kalıplaşmış doğruların olmadığı onun yerine çocuğun kendi kendini keşfetmesi için fırsat ve ortamın yaratıldığı kültür anlayışı. Doğru ve yanlış gösterilerek kendi kendine karar verme , kendi doğrusunu bulma ve sonucunda kendi değerlendirmesini kendisi yapmasına izin verilmesi.

Kendi istek ve tercihlerini yaşamaları, kendi kendilerine düşünüp hareket ederken vicdanının oluşumunu da destekleyen bir yaklaşım.

Peki ya hata yaparlarsa?

Eğer çocuklarımıza baskı kurmadan, yol göstererek hata yapmalarına bile izin verirsek. Kendi özgür iradeleri ile aldıkları kararın sonucunu yine kendileri değerlendirip hatalarından ders çıkarırmayı öğrenirler. Hem özgüvenleri yüksek hem de vicdanıyla hareket eden çocuklar yetiştirir.

3 Nisan 2022 Pazar

ÇILDIR GÖLÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER


 

Çıldır Gölü,

Ardahan ve Kars illeri içerisinde kalan göl, 120 km2 alanı ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük tatlı su ve en büyük ikinci gölüdür. Deniz seviyesinden 1959 metre yükseklikteki gölün 42 metreye kadar  derinliğe ulaştığı görülmüş. Çıldır Gölü, bir lâv akıntısı ve  bir moloz mahruti ile  birlikte meydana getirilmiş doğal set gölü. Beslendiği birçok  dere ve pınarlar var , tek çıktısı Ermenistan sınırında bulunan Arpaçay’ın kolu Telek Çayı.  Göl etrafında yok denecek kadar az bitki örtüsü bulunuyor ,bu yüzden yaz aylarında bile yeşil değil toprak bir görünümü vardır.

 

Gölün etrafında hayvancılık yapılmaktadır.

Dört mevsim balıkçılık yapılıyor ve yöre halkı için çok önemli bir gelir kaynağı. 

Gölde yakalanan en önemli balık türü de Sazan balığı’dır.

 

 

·        ÇILDIR GÖLÜNE NE ZAMAN GİDİLMELİ? 

 

Çıldır Gölü’nün en güzel görünümü bana sorarsanız buz tutup, karlarla kaplandığı kış ayları. Çıldır Gölü, Aralık ayının ikinci haftasından itibaren donmaya başlasa da üzerinde yürüyebilmek için Ocak ayı bekleniryor. Ocak, Şubat ve Mart gölün tamamen donmuş olduğu aylar. Sadece kış turizmi yapılıyor olsada karın olmadığı o kısa yaz döneminde göl kenarında piknik yapanlar hatta gölde yüzenler bile oluyormuş eğer yaz aylarında giderseniz , görülmeye değer manzaralar yakalanabilir.

 

ÇILDIR GÖLÜNE NASIL GİDİLİR? 

 

Çıldır Gölü, Kars merkeze 65 km Ardahan merkeze de 57 km uzaklıkta. Kars’tan Çıldır Gölü’ne gitmek için taksi kiralayabilir, Kars merkezden hareket eden turlara katılabilir ya da araç kiralayıp kendiniz gidebilirsiniz .Bunun dışında toplu taşıma araçları ile direk Çıldır Gölü’ne gitme imkanınız maalesef bulunmuyor.

 

ÇILDIR GÖLÜNDE NE YAPILIR? 

 

Kışın donan gölde,

 •Yürümek






 •Buzda  balık avlamak

 •Festivallere katılmak

 •Danslara eşlik etmek 

 •Atlı  kızakla tura çıkmak en sevilen aktiviteler arasında.

 


Atlı kızaklar devamlı hareket halinde olup, yaklaşık 5 dakika sürüyor ama konuşarak daha uzun süreli planlayabilirsiniz. Kişi başı 25 TL alıyorlar . Biz iki yetişkin iki çocuk toplam 70 TL verdik.

 

ÇILDIR GÖLÜ’NDE YEMEK YEME

 

Çıldır Gölü’nün kenarında, gölde yetişen sazan balıklarını yiyebileceğiniz birkaç restaurant bulunuyor. Sarı sazan ya da sarı balık kızartması buranın en meşhur yemeği. Biz yemek yemedik ama birkaç tane restaurant olduğu söyleniyorki en çok Atalay’ın Yeri’ni tavsiye ediyorlar , gölün karşı ucunda bulunduğu için biraz uzak kalıyor. Yaklaşık 1 saat daha gitmeniz gerekebilir ama daha tenha olma ihtimali yüksek. Özellikle gölde balık tutmak aynı zamanda fotoğraf ve video çekmek isterseniz en uygun nokta olabilir benden  de size küçük bir tüyo. 

Sevgiler…

Nermin Merve Bozdoğan

17 Şubat 2022 Perşembe

KARS HAKKINDA GENEL BİLGİLER








Sömestre Tatilimiz ve  İlk Durağımız KARS,

Kars'a ilk gidişimizdi, gitmeden önce günlerce çalıştım, notlar aldım, rezervasyonlar yaptırdım, kısacası her şeyi organize edip öyle gittik. 

Kars'ta nereye nasıl gittik, nereleri gezdik, ne yedik ne içtik, yemek yediğimiz restaurantlar hangileriydi, nasıl gezdik hepsini ayrı ayrı yazacağım ama önce sizlere Kars hakkında genel bir yaz yazmak istedim.

KARS

Doğu Anadolu Bölgemizin, Ermenistan sınırında bulunan Serhad Şehrimiz Kars'ın , M.Ö 3000'lere dayanan bir tarihi var. Asırlar boyunca birçok savaş gören Kars, Moğolların , Sasani' lerin, en son  Ruslar'ın saldırısına uğramış. Tarihi, büyük askeri mücadelelerle dolu şehrimizi gezerken bugün hala tarihin  izlerini hissedebiliyor,  savaşlardan kalma Tabya yapıları görebiliyor ve 40 yıllık Rus işgalinde kalan şehirde neredeyse adım başı Ruslar’dan kalma binalarla Baltık Mimarisini soluyorsunuz. 

Ülkemizin bir ucundaki Serhad şehrimiz Kars’a Doğu Ekspresi ile gitmekti hayalim, ama bilet bulamadığımız için uçak ile gittik. Uçak yolculuğu İstanbul’dan yaklaşık 1 saat 40 dakika kadar sürüyor. Küçük bir havalimanı var günde yaklaşık 7 uçak iniyor ve genelde hepsi dolu oluyormuş. Özellikle kış aylarında çok turist alıyor Kars.Havalimanında taksi bulunmuyor, sırayla gelen taksilere biniyorsunuz  eğer beklemek istemiyorsanız gitmeden önce otelinizden taksi isteyebilirsiniz.

Kars’ta gezip görebileceğiniz yerler



ANİ HARABELERİ


KARS KAFKAS CEPHESİ MÜZESİ


KATERİNA SARAYI


BOĞATEPE KÖYÜ




                                                 Kars Kalesi

                                                 Sarıkamış



Eski hamamlar, şimdilerde restaurant olanlar var hepsi nehir boyunca uzanıyor manzara süper.

Tabya’lar.

Kars’ta rehbersiz ve tursuz nasıl gezdik?

Gitmeden önce bayağı çalıştım, her seyahat öncesi yaptığım gibi. Önce yerel turlarla konuştum günübirlik turlara katılabiliyorsunuz,  fiyatı da çok uygun kişi başı 120 tl idi sanırım ama 15 kişilik araçlarla gidiyorlar. Genellikle rehberlik hizmeti de yok çünkü kokartlı rehber ücreti çok yüksekmiş.

7 kişilik turlarda var ona katılmak isterseniz de 15 kişinin fiyatını 7 kişiye bölüyorlar.  

Ben hem kalabalıkla gezmemek, hem de çocuklarla daha rahat hareket edebilelim diye taksi kiralamayı tercih ettim. Taksi konusu çok önemli çünkü çok yüksek fiyat istiyorlar.Bulduğum tüm taksilerle konuştum diyebilirim, hepsi 1000 tl istedi ve bir kuruş inmediler .Biz otelin tanıdık taksisiyle anlaştık en son  750TL’ye Çıldır Gölü’ne, Ani Harabelerine, Boğatepe Köyü’ne götürdü.

Size tavsiyem, gitmeden önce aracınızı ayarlayın ve  mümkünse uçaktan karşılayıp dönüşte Havaalanına ya da Tren Gar’ına kadar sizi bıraksın. Kars’ta herşey çok güzeldi ama maalesef taksicilerden çok kazık yedik. 25 tl’lik yola 70 tl verdiğimiz oldu, hatta ayarladığımız taksiciye bozuk yok dıye 50 tl fazla verip ertesi gün bizi gara’da bırakırsınız dedik fazla para aldığı hale gelmedi başka bir taksiye yeniden para verdik.

Eğer şöförlüğünüze çok güveniyorsanız en güzeli araç kiralamak. Ben karanlığa kalırız, kayboluruz diye cesaret edemedim çünkü yollar ısssız uçsuz bucaksız karlarla kaplı.

Kars’ta Hava Durumu ve Yollar

Biz 28 Ocak’ta Kars’taydık. Hava sıcaklığının -19 dereceye düştüğü anlar oldu ama hiç üşümedik. 





İçimize yün atletler giydik, yün içliklerimiz vardı.Kar montlarımız, şapkalarımız ve olmazsa olmaz eldivenlerimiz. Akşamları , sadece yürürken bile elleriniz üşüyebiliyor mutlaka iyi bir eldiven almanızı tavsiye ederim. Onun dışında hava çok soğuk olmasına rağmen hiç üşümedik tertemiz bir havası vardı ve yollar heryerde açıktı çünkü zaten oranın doğal hali bu. Sadece Kars Kalesi’ne çıkışta araba kaydı sonraya bıraktık çok dik bir yolu var ama korkmayın mutlaka çıkın.

Yılın 6 ayı karla kaplıymış Kars, en sıcak aylar Temmuz ve Ağustos dediler, bahar ve yaz aylarında da her yer yemyeşil olur çiçekler açarmış.

Kars’a ne zaman gitmeli derseniz, bence karlı hali bambaşkaydı ama bahar halide başka güzeldir.İnşallah yaz aylarında da gidip görme şansımız olur.

Kars’ta ne yenir?

Kars denince ilk akla Kaz ve Peynir geliyor. Her ikisinden de yedik ama çok daha güzel lezzetleri var.

Piti, Pörtleme, Hangel, Üzümlü Pilav, Mantı, Kaz eti, pişi, grawyer peyniri, kars kaşarı...

Genel hatlarıyla Kars, en kısa zamanda detaylarıyla da paylaşacağım.

 

Sevgiler...

Nermin Merve Bozdoğan