30 Temmuz 2017 Pazar

İmaginarium Çanta İle Deniz Keyfi


Iki çocukla her gün denize gitmek, oyuncaktı, havluydu, kolluktu bunları bu sıcak havalarda hergün taşımak gerçekten işkence.

Peki biz hergün nasıl üşenmeden denize gidiyoruz?

Çünkü bizim harika bir plaj çantamız var, ihtiyacımız olan tüm eşyalarımızı alıyor, sadece çocukları ve  çantayı alıp denize gidiyoruz.

Neler mi alıyor ?

* Lal ve Can'ın tüm plaj oyuncakları
* Lal ve Can'ın bornoz peştemalleri
* Lal ve Can'ın yedek mayo çantası
* O gördüğünüz kocaman kollukları
* Sulukları, kapaklı meyve tabakları
* Güneş Kremleri
* Islak mayolar ve peştemaller için kumaş plaj çantası

İçince birde yavrusu var ıslak mayolar için ama biz onu telefon çantası olarak kullanıyoruz, çantaya attığımız  kumaş plaj çantasına dönerken tüm kullandığımız peştemalleri ve ıslak mayoları doldurup eve gelince ayırmakla uğraşmadan direk yıkamaya atıyoruz.

Böyle olunca, denize gitmek eşya taşıma zahmetinden çıkıp eğlenceye dönüşüyor.

İyiki varsın İmaginarium seni seviyoruz...



28 Temmuz 2017 Cuma

Karaincir Tam Çocuklara Göre


Geçen hafta ne zamandır gitmek isteyipte bir türlü gidemediğimiz Karaincir ' e gittik.

Datca'nın tüm büklerini ve koylarını gezmiş biri olarak Karaincir için , tam çocuklara göre diyebilirim. 

Upuzun ve geniş kumsalı da, denizinin içi de incecik kum. Lal ve Can için arayıpta bulamadığımız kumsal burası.


İmaginarium'dan aldığım ve kum plaj olsada oynasak diye her yere taşıdığım pasta setiyle oynamak için tam yeriydi ama Lal ve Can kum'u görünce, hiçbir plaj oyuncağını gözleri görmedi ve gün boyu kuma bulana bulana tadını çıkardılar. Öyle hoşlarına gittiki, birlikte uzun uzun yürüdük sahilde, ayak izlerimiz çıktıkça dalgalar yok etmeden birbirimizin ayak izlerine basmaca oynadık.



Sadece kumsal değil, plajda aynı incecik kumdan.Can ellerinin kum olmasından  hoşlanmadığı için pek bulaşmadı önce ama Lal doya doya oynadı kumlarla, eline alıp alıp döktü kumları.




Bence bugüne kadar en özgür ve en keyifli geçirdikleri deniz günüydü. Çünkü sadece kum oluşu değil, denizinin de çok sığ oluşu sayesinde kuma bulanıp denize kendi kendilerine girip temizlenip çıkıp yine kuma bulandılar.


Ve sonunda kumun güzelliğine dayanamayıp kendini bırakan Can ile Lal kumlara uzanıp pozlar  verdiler.



Kumda yatarken, üzerlerine gelen dalgalar ile mest oldular, denizin tadını çıkarmak diye birşey var ise; evet tüm gün denizin tadını çıkarıp hiç öğlen uykusu uyumadan birgün geçirdiler.


Karainci'i çocuklar kadar bizde çok sevdik, denizinin içinin kum ve çok sığ oluşu suyunu biraz bulanıklık yapsada tertemiz ve gerçekten tam çocuklara göre.

Buralara yolunuz düşerse, çocuklar doya doya kumda kirlensin, denizin tadını çıkarsın derseniz mutlaka uğrayın derim. İsterseniz, Palm Bay Beach Hotel'in restaurantından ücretli faydalanıp öğlen yemeği, içecek, çocuklara atıştırmalık vb yeme içme imkanınızda mevcut.

Biz yeni keşfettik ve çok eğlendik, kuma bulandık kirlendik doya doya denizin içinde koştuk, güldük yorulduk ve akşam erkenden uyuyup rüyalara daldık.


25 Temmuz 2017 Salı

Doğum Fotografı Profesyonellik Değil Duygusallık Gerektirir



Hayatınızın en özel anı anne oluyorsunuz.
Doğumda, profesyonel fotoğraflardan ziyade asla tekrarı olmayan en özel anılar çekilir. Bu nedenle mutlaka önceden hangi anları istediğinizi belirleyin ve iletin.

1) Eğer ikiz doğum yapacaksanız, mutlaka ilk buluşmada, her iki bebekle birlikte fotoğraf isteyin. Benim tek tek çekmiş hep içimde kalmıştır.

2) Bebeklerinizle kucaklaşacağınız ilk anın resmini mutlaka isteyin. Gidim yarın gelirime bırakmayın o ilk anlar çok özel çok duygusal.
3) Istediğiniz pozlar baştan gösterin hatta sizde eşinizle önceden deneyin.
4) Herkes kanlı fotoğraflar istemeyebilir bu detayı asla unutmayın , ben istememiştim mesela söyledim çekilmedi.
5) Albüme fotoğraf siz seçin, hiç alakasız biriyle çekilmiş resminizi albümde ömür boyu görmek istemeyebilirsiniz. 
6) Mümkün oldukça bebeklerinize bakın, o annelik duygunuz tüm resimlere yansısın.
7) İçinizden geldiği gibi kocaman gülümseyin :)

Sevgiler...

19 Temmuz 2017 Çarşamba

İkizlerle Sokağa Çıkmanın En Zor Kısmını Hallettik


Artık zaptetmek zor, kıpır kıpırlar, meraklı, ilgili ve ögrenmeye sonsuz açıklar. Ne görseler dokunmak , hissetmek ve elde etmek istiyorlar. Buralar da trafikten, kalabalıktan uzak olunca bağ bahçe özgürce dolaşa dolaşa iyice özgürlüklerini ilan ettiler.

Datça'ya geldiğimizde 23 aylıklardı, o zamandan beri bebek arabalarını hiç kullanmadık. Bir yere gidince de almıyoruz gayet güzel yürüyüp geziyorlar bizimle.


İşte bu yüzden dışarı çıkmadan evde mutlaka konuşup, birbirimize söz veriyoruz, "Siz artık büyüdünüz, isterseniz arabaların olmadığı alanlarda kendiniz gezebilirsiniz, ama birbirinizin yanından ayrılmak yok, hatta ellerinizi tutarsanız çok daha güzel olabilir.Birbirinizi bırakmak yok söz mü? " diyoruz ve gerçekten işe yarıyor.

Cevaplar hazır;
Lal: Söz
Can: Söz, tamam ve eliyle zafer işareti.


Bayılıyorlar "Artık büyüdünüz" lafına, hemen yapıyorlar üzerlerine düşeni benimde çok hoşuma gidiyor doğrusu.

Genelde Lal daha anaç, söylemeden de yapıyor, hep peşinde Can'ın azcık uzaklaşsa hemen "Caaaaan, beni bekle" 


Can, evde ne kadar sakinse, dışarda da o kadar afacan. Bu yüzden birbirinden ayrılmama sözünü yerine getirme görevi hep Lal'e düşüyor. Can nereye Lal oraya çünkü söz verdiler birbirlerinden ayrılmak yok, ayrılırlarsa bir daha gelemeyebiliriz. 


Ama sanmayınki Can hep alıp başını gidiyor, azıcık mesafe olsa seslenen Lal'e dönüp bakıyor ve bekliyor. 
Çünkü Lal, onun birtanecik kardeşi, üstelik annesine söz verdi.

Ikizlerle dışarıda olmanın en zor kısmı birarada tutmak, birlikte olduklarında hem onlar daha keyifli, hemde siz daha kontrollü zaman geçirebiliyorsunuz.

Birarada tutmayı bir deneyin, gerisi tek çocuğa bakmak kadar kolay olacak.

Sevgiler...

6 Temmuz 2017 Perşembe

Oyunlar Bildiklerini Pekiştirmek Ve Yanlışları Düzeltmek İçin Fırsattır


Ben sizin o oyuna dip dibe oynayarak başlayıp, sonra görevlerinize dağılmanıza ne diyeyim...


Lal, önce dizer malzemelerini ve seçer gerekenleri kendine, hazırlar yemekleri işi devreder kardeşine. 


Can, hele Can asla hata kabul etmez mutlaka eldivenle tutar tenceresini, ya yanarsa eli olmazzz. Hem tavuk   hem balık yapar ama olsun eli açık olsun öğrensin paylaştıkça daha çok çoğalacağını. 

Ve her mutfağa bir kadın gerekir, mutfağa girmiş erkeğe, elinde brender bile olsa illa laf atacak, burnunu sokacak. Halbuki Can, gayet düzenli ve temkinli görmüyormusunuz acaba Lal hanım :)


Bunlar işin esprileri tabiki, ama artık gerçek hayatta gördüklerini oyunlarına dökmeye ve oyunlarda uygulamaya başladılar. Bu yüzden her oyunları artık çok önemli ve mümkün olduğunca ebeveyn kontrollü olmalı.

Yaptıkları her hareket onların bizlerde gözlemleyip, doğru kabul ettikleri şeyler  ve oyunlar yanlışları düzeltmek için bence en iyi fırsat.

Hele hele birkaç defa tekrarlandı mı, yanlış bildiklerini düzeltmenin en kolay yolu.

Oynayın, eşlik edin çocuklarınıza oyunlarında. Arabalarla, legolarla, bebeklerle, evcilikleriyle, toprakla, küreklerle, kalemlerle, kitaplarla... Fakat asla "nasılsa oyun" diye yanlış bildiklerini düzeltmeden devam etmeyin!

Mesela Kavun'u ocağa koyuyorsa "bu bir meyve ve pişirmeden yeniyor" diyerek doğruya yönlendirin onları.

Bizden size bol oyunlu, keyifli günler gelsin.

Sevgiler...


5 Temmuz 2017 Çarşamba

2 Yaş Sendromu ve Kıyafet Seçimi


Daha önce 2 yaş sendromunun nasıl zor ve bir o kadarda çözümlenebilir olduğunu yazmıştım. Bugünde 2 yaş sendromunun hep kötü olmadığını, harika bir anımızla yazıyorum.

Lal, artık benim giydirmek istediğim kıyafetleri beğenmiyor. Evet evet, gerçekten istemiyor benim giydirmek istediklerimi. Ne yaparsam yapayım giymiyor. Bir inat bir inat asla giydiremiyoruz. Kıyametler kopuyor  o an.

O zaman bende, onun istediği olsun diye 2 çeşit kıyafet sunuyorum ve seçimi ona bırakıyorum.

- Anneciğim, bak neler var burada. Hangisini giymek istersin ?

Hemen heyecanla, gelip hoşuna gideni seçiyor.

- Bunu

Mest oluyor kendi seçtiği için hemen giyiniyor seve seve.


Bazen de dolabın karşısına geçip kendi seçmek istiyor. İste bu kıyafet, Lal'in dolabın karşışına geçip kendi seçtiği ilk kombin.

Ben hiç müdahele etmeden izledim. Önce şortlarının hepsine baktı tek tek, sabırla bekledim asla bölmeden. En sonunda beğenip bir tane aldı. Daha sonra kendi kendine tşört seçti. Seçtiği tşört Can'ındı ama olsun, gayet şık oldu, hatta ben bayıldım.

Lal ile yaşadığımız bu 2 yaş sendromunu çözerken hem çok keyif aldım hem de onun "kendi" isteklerine yer vererek mutlu olmasını sağladım.






Sadece Lal'de karşımıza çıkan bu 2 yaş sendromunu henüz Can'da yaşanmadık. Ne giydirirsem giyiyor ama tabiki Lal kendi seçerse kiyafetini, Can'ın da böyle bir hakkı olmalı.


Can, kolayı seçip attı elini takımlarına, erkek tabi ilk gözüne çarpanı alır giyer ama çorabını da aldı. Çünkü çorapsız çıkılmazdı ve işte Can bunu öğrenmişti.

Bir 2 yaş sendromunu daha başarıyla atlattığımıza göre 2 yaşın keyfini sürmeye devam edebiliriz. Bence böyle 2 yaş sendromuna can kurban.

Sevgiler...