Kapadokya’m Güzel Anılarımın Diyarı
Benim için çok ayrı çok özel bir yeri vardır Kapadokya’nın. O
kadar özel diyorsun da kaç kere gittin derseniz, çok gittim her gidişimde ayrı
anı ayrı hatıralarla döndüm.
İlk gidişim annem ile otobüsleydi, o zamanlar turizm ’ de çalışıyordum. Kültür Turları Satışın ’da birinci olduğum için şirket göndermişti. Otel Burcu Kaya ‘da kalmıştık çok keyifliydi, mevsimlerden kıştı bir sabah uyandığımızda otelin bahçesinde karlar karşılamıştı bizi manzara muhteşemdi büyülenmiştim.
Anneciğim bana yüzük almıştı değerli doğal taştan. En
az bir 18 senesi var.
Sonra bir kez kendim gittim, yine bizim turlarla.
Doyamıyordum gezmeye sonbahardı, sabah uyanınca ayaz oluyordu balonları
izlemeye kalktığımda üşümüştüm hala aklımda o an. Tek gitmek pek te keyifli
değildi bir daha da tek gitmedim zaten.
Bir diğeri bahardı, Gökhan ile beni tanıştıran turizmci kuzenleriyle
gittik, bütün Kapadokya’da ne var ne yok, kim var kim yok tanışmış girilmedik delik
bırakmamıştık. Sonraki gezilerde her yeri herkesi tanıdığımızdan daha zevkli
olmuştu. Bahar’dı gündüz yaz gibi oluyordu kolsuzlarla gezdiğim resimlerim var.
İstanbul’a gelince kuzen 180 km hızla kullandığı arabasıyla beni eve bırakmış
sonra kaza yapmıştı ne kötü ama bu turumuzda böyle bir anı bırakmıştı bize.
Sonra Gökhan’ın arkadaşlarıyla gittik, araba ile ilk gidişimdi.
Vallahi sanırım bir 7-8 kişi ya 3 ya 4 araba Gökhan ile ilk tur liderliği yaptığımız gezimizdi. En çok eğlenip, en çok gezdiğim Kapadokya gezisiydi.
Aylardan Ocaktı sanırım çünkü inanılmaz soğuktu , gezilmiyordu ya da ben gezip gördüğüm için soğuk beni etkiliyordu gezesim gelmiyordu o soğukta, hatta bir gün yatak döşek otelde yatıp kalmıştım. Artık Gökhan’da iyice öğrenmişti Kapadokya’ya grubu Gökhan’a emanet edip bütün gün dinlenmiştim.
Türk gecelerini bile çözmüştük artık doğum günleri organize eder olmuştuk, yanar dönerli meyvelerli.
Sonra evliyken bu sefer başka arkadaşlarla gittik, bahardı
hatırlıyorum akşamları montsuz oturuyorduk bahçede. İyice kurdu olmuştuk artık
Kapadokya’nın. Gökhan ile biz turu, oteli, hareket saatleri, yemek yenecek
noktaları her detayı organize ediyor,
hep beraber geziyor müzelere sokuyor
ama biz girmiyor kapıda çay içiyor misafirlerimizi bekliyorduk.
Baş başa da gittik, evlilik yıldönümümüzü kutladık ilk balona binişimizdi.
En sancılı Kapadokya seyahatimiz, Lal ve Can’ı bırakıp ilk
ayrı kalışımız ilk onlarsız bir yere gidişimizdi. İlk gün güzel geçti,
ihtiyacım varmış çok sakin keyifli geçirdik kaldığımız en şahane oteldi ama
ikinci akşam tam odadan çıkarken görüntülü aradık çocukları ben bir fena oldum,
özlem ağır bastı hüngür hüngür ağlayıp yatıp uyudum ne yemek yedik ne dışarı
çıktık. Dönelim demiştim hatta hemen sabah ama o güzel manzaraya uyanınca hadi
dedim geldik kalalım 2 gün daha. Kış ayında güzel atlar diyarına karşı yüzmüştüm
sıcacık sularda.
Ve en son, en şahanesi Lal ve Can ile gittiğimizdi.
Mağara otelde kalmıştık, Can gece birden ağlamaya başlamıştı hatta acaba yanlış mı yaptık burada kalarak demiştik ama meğer TV’nin kapanıştaki göz gibi görünen ışıklarından korkmuş onlarda çok sevmişti mağarada uyanmayı.
En koşturmalı, en meraklı ve en ilginç Kapadokya gezimizdi. Girmediğimiz delik, tırmanmadığımız tepe, gezmediğimiz yeraltı şehri açık hava müzesi kalmadı.
Bir kerede yola çıkmış Bolu’da Gökhan’ın ‘’ İçimde bir
huzursuzluk var gitmesek mi? ’’ deyişiyle yoldan
eve dönüp yatıp uyumuştuk .
İşte benim Kapadokya anılarım dilerim yenileri de olur.
Bundan sonra size Kapadokya’yı yazacağım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder