Geçen hafta , son güneşli günleri değerlendirip ikizler ile
Büyük Ada’ya gittik.
Akşamdan Vapur seferlerine bakıp sabah yola ona göre çıkmış
olsakta, malum İstanbul trafiği yetişemeyince
Turyol’un motorları ile geçtik adaya.
Gitmek isterde vapur saati uymaz ya da
bizim gibi kaçırırsanız Turyol’da iyi bir alternatif.
Lal ve Can, ilk kez bir deniz taşıtına bindiler. Öyle çok
sevdiler ve heyecanlandılarki ; eğer hava kötü olsaydı bütün yolu cama yapışık
ve ayakta geçirebilirdik.
Dışarı çıktık, köpüren koca koca dalgaları izledik uçan martıların sesiyle, Mine ablamızın yağtığı o missss gibi açmalar ile çay keyfi yaptık.
Dışarı çıktık, köpüren koca koca dalgaları izledik uçan martıların sesiyle, Mine ablamızın yağtığı o missss gibi açmalar ile çay keyfi yaptık.
Ve tabiki martıları da besledi anneannemiz, ah o martılar
bize eşlik ederkenki sevinç çığlıkları hala kulaklarımda.İyiki binmişiz, bence
her çocuk bu mutluluğu yaşamalı,uçurtma uçurmak gibi bir şey seninle uçan
martılar.
Ambulans dışında araç trafiği olmayan Büyük Ada’da Lal özgür
kızlar gibiydi.Doya doya koştu sokaklarda Ada’nın kefyini en çok Lal çıkardı
şüphesiz.
Eeeee Büyük Ada’ya gidip faytona binmek olmaz değil mi?
Fayton turumuzuda yaptık ağar ağar. Can, biner binmez uyudu
Mine ablası’nın
Mola verdiğimizde inip Başak’ı sevdik birlikte. İçinde öyle
bir hayvan sevgisi varki gözlerinin içi gülüyor onlarla birlikteyken.
Temiz hava, birde üstüne faytonun tıkırtısı, sallantısı öyle
iyi geldiki Lal’de uyudu inmemize yakın, inince sakin sakin dolaştık sokakları
bol bol resim çektik.
Hatta bazı evlerle sözleştik yaza yeniden görüşmek için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder