23 Eylül 2025 Salı

ALIŞKANLIK EDİNİRKEN NE İSTEDİĞİMİZ KADAR NEDEN İSTEDİĞİMİZ DE ÖNEMLİDİR

 İzmir’e taşındık, yerleştik, yeni bir hayata başladık. Artık, kendime bir çalışma programı hazırlayıp düzenli çalışmaya başlamak istiyorum, taşınma sürecinde düzensizlikten boşladığım boğazımı tutmak için yeni yeme alışkanlığı edinmek istiyorum, yürüyüşlerimi aksatmadan yapmak için yürüyüş günlerim olsun istiyorum. Tüm bunları görev değil de bir yaşam biçimi haline getirmek içinde birer alışkanlık haline getirmem gerektiğini biliyorum.

Ve Atomik Alışkanlıklar kitabından sonra anladım ki, alışkanlıkları hayatıma en kolay yoldan entegre edebilmem için, ne istediğim kadar neden istediğimi biliyor olmamda çok önemli. 

Diyeti, sporu, düzenli kitap okumayı, blog yazmayı, meditasyon yapmayı, her hafta bir yer keşfetmeyi, her gün kendime zaman ayırmayı, her gün bol su içmeyi , film izlemeyi, yürüyüş yapmayı istiyor olabilirim. Çokta  kolay başlayabilirim, ama bunları hayatımda alışkanlık haline getirmek için neden istediğimi bilmem çok önemli. 

Çünkü;

Kitap okuma alışkanlığı edinmek için, eğer sadece kitap okuyayım diye başlarsam, bugün 10 sayfa okur yarın 2 sayfa okur bırakırım, hatta eğer kendime bir hedef koymadıysam yeri gelir hiç okumadan gün geçiririm. Kitabın bitmesi bir haftada sürebilir, bir ayda. Ama her gün 30 sayfa okuyacağım diye başlar ve her ne olursa olsun her gün o 30 sayfayı okumaya zaman ayırırsam, her gün 30 sayfa okudukça o kitaplar biter, yenisi gelir , zamanla daha çok okumaya başlarım ve alışkanlığa dönüşür.

Diyete başlarım ama bir hedefim yoksa, kendime bir hedef koymamışsam o diyet arada bozulur, ağar gider, kaçamaklara çok teslim olur vs vs…  Ama mesela, diyete düzenli yeme alışkanlığı edinmek için başladıysam bir programım olur onu uygularım, sonuç aldıkça devam ederim ve zamanla alışkanlığa dönüşür.

Yani, ne istediğimiz kadar, neden istediğimizi de  bilirsek, bir hedefimiz, bir amacımız , düzenli yapmak için bir sebebimiz olursa bırakmadan devam ederiz ve işte o zaman bir alışkanlığa dönüşür.

6 Mayıs 2025 Salı

Ergenlik Yaşını Etkileyen Faktörler 2- Çevresel Faktörler

Yapılan araştırmalara göre uzmanlar, Afrika’da ergenlik yaşının ilerlemiş yani diğer ülkedeki çocuklara göre daha geç yaşta oluyor olmasını, çocukların yetersiz ve kötü beslenme koşullarına bağlıyorlar.

Birde 18. Yy’da Bach’in yönettiği korodaki erkek çocuklarının ses kayıtları ve seslerdeki değişimler incelenmiş. O zamanlar erkek çocuklarının sesleri 17 yaş civarı değişiyorken, günümüzde çok daha erken yaşlarda değişim gösteriyor. Bunun da ortaya çıkan kıtlıktan dolayı, çocukların yeterli beslenememesinden dolayı vücutlarının yeterli kiloya ulaşamaması sonucuna varılmış.

Dolayısıyla, çocuklarda beslenme ve fiziksel aktiviteler, sadece vücutlarındaki gelişimi değil aynı zamanda hormonsal dengelerini de etkiliyor. Yeterli ve sağlıklı beslenemiyor olmaları ergenlik yaşlarının gecikmesine sebep oluyor. Eğer çocuk, ergenlik yaşına gelmiş ancak olması gereken kiloya ulaşamamışsa, vücudu gerekli hormonsal yapıya ulaşamadığından  dolayı ergenliğe girmesi gecikebiliyor.

18 Mart 2025 Salı

Ergenlik Yaşını Etkileyen Faktörler 1- Genetik Faktörler

Ergenlik yaşı kaç dediğimizde, çok net bir yaş söyleyemiyoruz. Dünya Sağlık Örgütü, ergenlik dönemi için  10-19 yaş aralığını kabul etmiş olabilir ancak bu Modern Toplumlarda 13-19 yaş arası olarak kabul ediliyor. 

Ergenlik yaşı çocuktan çocuğa değişiyor ve aynı yaşta iki çocuk arasında da ergenlik döneminde büyük farklılıklar olabiliyor. Kimi çocuk tam zamanında olgunlaşırken, kimisi daha geç ya da daha ergen o olgunluğa ulaşıyor. Bunun bir çok nedeni var. 

Peki ebevyn olarak, biz çocuklarımız için kaç yaş aralığını ergenlik dönemi olarak kabul edeceğiz?

İşte bu dönemin başlangıcını hem  etkileyen ve hem de bize özellikle kız çocukları için ergenlik başlangıcıyla ilgili ip ucu verebilecek bir faktör , GENETİK FAKTÖRLER.

1970'lerde Londra Çocuk Sağlığı Enstitüsünde James Tanner'ın yaptığı araştırmalara göre;

Rastgele seçilen iki kız çocuğunun  ilk adet görme yaşları arasında çok fark görülürken, iki kız kardeş arasında bu farkın daha aza ve iki ikiz kız kardeş arasındaki farkın yok denecek kadar aza indiği görülmüş. Bu bilgilerle, ergenlik başlangıcının anneden gelen genlerle bağlantılı olduğu, hatta annenin ilk regly  görme yaşı ile kız çocuğun ilk regly görme yaşının birbirine çok yakın olduğu gözlemlenmiş.

ABD'de yapılan bir başka araştırmaya göre ise; aynı kilodaki beyaz ırklı kızlar ile Amerikalı kızların arasındaki ilk regly görme yaşlarının farklılığı da yine genetik etkinin önemini göstermiştir.

O halde , genetik faktörler, ergenlik döneminin başlamasında önemli bir rol alıyor. Hatta tüm bu  yapılan araştırmalar  bize, ergenlik başlama yaşını genetik faktörlerin etkilediğini ve ergenliğe erken ya da geç girmenin genlerle nesilden nesile aktarıldığını gösteriyor.

O zaman kız anneleri hemen ilk regly olma yaşımızı hatırlayıp, kızlarımızın ne zaman ilk regly dönemine gireceklerini tahmin edebiliriz ancak diğer faktörleri de göz önünde bulundurmak şartıyla...

6 Mart 2025 Perşembe

ERGENLİK DÖNEMİNE İLK ADIM BULUĞA ERME

 Ergenlik Dönemi; Buluğa erme yani Çocukluktan Ergenliğe geçiş dönemi ile başlar.

Çocukluk döneminden yavaş yavaş çıkarken, bazı değişimlerin başlayıp, fark edildiği ilk ergenlik dönemidir.

Cinsel değişim ve gelişimin olduğu, vücutta boy ve yapı değişikliğinin başladığı, zihin yapısı ve ilgi alanlarının değişip geliştiği, erkek – kız her iki cinsinde de fiziksel ve hormonal gelişimin ilk gözlemlendiği dönemdir.

Kızlar buluğ çağına, erkeklerden daha erken girdikleri gibi ergenlik dönemini de daha erken tamamlarlar. (Bu genel olarak her yaşta aynıdır aslında , bir kız bir erkek ikiz çocuk büyüten bir anne olarak bunu tüm hayatları boyunca gördüm.) Özellikle bu dönemde erkeklerin geriden geliyor olmalarını, bazı evrim kuramcıları erkeklerde avantaj olarak görürler.

Çünkü, bu dönemde erkeklerdeki güç ve boyut artışı onları rekabete yöneltirken, kızlarda hiç bir güç ve boyut rekabeti olmadığı gözlemlenmiştir. Dolayısıyla erkeklerin daha geç olgunlaşmaları, onların rekabet dönemi ile daha kolay başetmeleri için avantaj kabul edilir. 

4 Mart 2025 Salı

ERGENLİK DÖNEMİ NEDİR?

Ergenlik, bireyin çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Çocuğun olgunlaştığı, fiziki olarak  değişim gösterdiği , duygusal değişimlerin görüldüğü, karşı cinse ilginin arttığı, cinsel kimliğin oluştuğu  dönemdir. Bu dönem sonunda artık kız da, erkek te olgunlaşmıştır. Hatta  bazı uzmanlara göre fiziksel ve biyolojik olarak anne baba olabilme durumuna gelmiş bireyler olurlar.

Ebevynlerinden uzaklaşan ergenler için bu dönemde akran ilişkileri önemli rol almaya başlar. Ani duygusal değişimler, sinirlilik hali, anlaşılmıyor hissi ve ebevynle zıtlaşmalar görülür.

Modern Toplumlarda ebevynlik yaşı 13 – 19 yaş aralığı kabul edilir. Ergenliğe erken giren çocukları da düşündüğümüzde bu yaş aralığı 10 – 19 yaş aralığı olarak genişler. Dünya Sağlık Örgütü’ de 10 - 19 yaş aralığını kabul eder.

Bu dönemler gelişme ve büyümede büyük önem taşıdığından HASSAS DÖNEM diyede bilinir.

3 Mart 2025 Pazartesi

Ergenlik Dönemi Geliyor Hazır mısınız?

 

Dr. Santangelo, kitabının önsözünde; ‘’ Ebevyn – Ergen İlişkisi, özellikle çatışma, büyümek için bir fırsattır. ‘’ demiş.

Kitapların önsözünde genellikle kitabın en etkili cümlelerine yer verildiği gibi bazende okuyacağınız kitabı, neden okumaya karar verdiğiniz ile ilgili tahminlerde bulunulur. Bu kitabın önsözünde de Ergenlik ile başetmeye çalıştığım ihtimaline değinilmiş.

Oysa ben bu kitabı, çocuklarımda henüz hiç bir ergenlik  belirtisi hissetmeden alıp okumaya başladım.

Çünkü çocuk yetiştirmek, her yaş ve her dönemde zor. Başımıza gelen her şey  bilinmezliklerle dolu. Her çocuk kendine özgü, her ebevyn kendine özgü ama birde her çocuğu bekleyen aynı gelişim ve büyüme süreçleri var. İşte Ergenlik bunların en zorlu olanı diyorlar.

O zaman başımıza gelecek olan  zorlukların üstesinden gelebilmek için bilinçli ve hazırlıklı olmamız şart.

İşte bu yüzden daha Lal ve Can, ergenliğe girmeden başladım okumaya. Yaşayacağımız her türlü değişime karşı hazır ve hazırlıklı olmak , olabilecek her türlü sorunu en kolay, belkide en az hasarla  atlatabilmek için.

Unuttuğumuz bloğumda da artık bir ergen annesi olarak yazacağım deneyimlerimi, tecrübelerimi, zorsa zorluklarını, keyifliyse keyifli anlarını…

2 Ocak 2025 Perşembe

EL AYAK HASTALIĞI BELİRTİLERİ

 

Bir sabah kahvaltı yaparken, Can dediki; ‘’ Anne, boğazım batıyor. Dişim de çok ağrıyor yiyemiyorum Ne olur doktora gidelim. ‘’  bir lokma dahi ısırmadan aç açına okula gitti. Okuldan çıkışta babasını görür görmez ‘’Baba randevu aldınız mı ? Dişim çok ağrıyor , yiyemiyorum ‘’ demiş. Dişçiye hemen o güne randevu almak ne mümkün, ancak yarın gidebiliriz. Neyse akşam oldu, dışarıya Can’ın en sevdiği yemeği yemeye gitti yine yemedi.

Yemek yemiyor ama normal bir anda hiçbir bir ağrısı yok ,sadece bir şey yerken acıyor ve boğazı batıyor. Neresi diye sorunca da yanağını gösteriyor, eve gidince bir bakalım dedik tekrar dişine, her gün düzenli fırçalıyor, çürükte yok acaba yaramı var?

Ve evet yanağında beyaz aft çıkmış, fısfıs Kloraben sıktık sabaha biraz rahatlamış gibiydi. Yalan söyleyemeyeceğim, o yarayı görünce bir ohh çektim , sorun dişlerinde değil diye.

Ertesi gün annem Can’ın ayak parmaklarında kızarıklıklar farketti, böyle minik minik sanki çok çikolata yemişte o dokunmuş gibi, sivilce değil ama sivilce gibi. Baktık Lal’de de var ama onda daha az ve daha hafif.Hemen vücuduna baktık hiçbir yerlerinde yok sadece ikisininde el ve ayakparmaklarında çok az, yılbaşı üzeri cips çikolata cok yediler ondan diye düşündük. O günn Lal’ de ‘’ Anne boğazım batıyor, dilim çok acıyor’’ deyince dedim herhalde miktop kaptılar, ikisininde ağızlarında yaralar çıktı.

Bir sonraki gün bir baktıkki Lal’in elindeki kızarıklıklar artmış, morarmış ve çoğalmış.

Hemen çocuk doktoruna gittik , görür görmez ‘’ El- ayak hastalığı, yemekte yiyemez ağzında da yaralar çıkar. El ayak hastalığı , bulaşıcı bir hastalıktır ve şu sıralar çok görülüyor salgın var’’ deyince anladık bütün olanların sebebini. Önce Can’a gelmiş belliki, sonra Lal’e geçmiş bu hastalık. Hemen rapor yazdı ve okula gitmediler.

Her çocukta farklı görülürmüş etkileri, Can’da kızarlıklık daha azken , Lal’de daha fazlaydı ve ellerindeki yaralar arttıkça arttı. Can, asla yemek yiyemezken, Lal, zorda olsa birşeyler yiyerek geçirdi.Can, çok kısa sürede atlattıı, Lal’in biraz daha uzun sürdü.

Kısacası ;

El –Ayak Hastalığı Bulaşıcı

Ağız içi yaralar, boğaz batması oluyor.

Kimi hastalarda ateş görülebiliyormuş ama bizde olmadı.

El ve ayaklarda kızarıklık, döküntü görülüyor.

Lal ve Can, bebekkende geçirmişlerdi, bu ikinci geçirişleri demekki bir kere geçirdi bitti gitti olmuyor.