Eskişehir dönüşü, birçok öyküyü çocuklara yanlış anlatmaktan korktuğumu farkettim. Çünkü çoğu sadece çocukken okuduğum öykülerdi ve hafızamda kalan kısımları, kendime aldığım mesajlardan ibaretlerdi.
"Pinokyo, yalan söylemiş ve burnun uzamış."
Peki neden?
Pinokyo insan mı?
Hiç tahtalar konuşur mu?
Peki siz hiç yürüyen tahta gördünüz mü?
Peki marangoz kimdi ?
Pinokyo nasıl ortaya çıkmıştı?
Bütün bu soruların cevapları yoktu hafızamda, hepsi uçup gitmişti. Bu devirde bu soruları sormadan öykü dinleyecek çocuk kaldı mı? Bizimkiler bu yaşta yanlış düzeltiyorlarsa, bir iki seneye kalmaz öykü dinlerken sorularda başlar.
Şuanki bilgim ile onlara " Konuşan bir tahta varmış, yalan söylemiş burnu uzamış " birazda hikaye ekler ancak bu kadar anlatabilirim, mesajı alırlar ama özünü anlamadan alırlar.
Oysa öykülerin asıllarını yeniden okuyup, gelecek soruların cevaplarını bilerek ve akıllarına yatkın cevaplar vererek anlatmak onların gelişimi için daha doğru olur.
Çünkü, kurdukları öykü dünyasında herşeyin sebebini, nasılını, sonucunu ve etkilerini canlandırıp o şekilde kaydederler. Böylece hayata dair almaları gereken mesajları daha kolay alır ve daha çabuk kabul ederler.
İste sırf bu yüzden haftasonu tüm klasik öykülerin orjinallerini aldım ve başladım okumaya. Önce tüm detayları hatırlatıp öyle başlayacağım anlatmaya ve sonra odalarındaki kitaplıklarına kaldıracağız.Zamanı geldiğinde onlarda okuyup bana anlatacaklar inşallah...