14 Aralık 2018 Cuma

Hayberya Çiçek Balı




Sizleri bu soğuk kış günleri gelirken harika bir ürün ile tanıştırmak istiyorum.
Hayberya, saf süzme çiçek balı.
Doğu Anadolu Bölgesi’nde, 1800-2200 metre yükseklikte,  genellikle kekik ve geven çiçeklerinden toplanıyor. Bütün kontrollerden geçen Hayberya Balı'nın her kavanozu için aynı kalite ölçümlemesi yapılıyor.
Neden Hayberya Balı tüketmeliyiz?
Hayberya balı'nı yapan arıların uçuş mesafesinde ;
*Araç trafiği, bitkisel ve hayvansal tarım yoktur.
*Balın kalitesini düşürecek hiçbir bitki ve ağaç türlerinin yoktur.
*Bal sağımda  ahşap, krom ve paslanmaz çelik aletler kullanılır.
*Arı bakımında hiçbir ilacın kullanılmaz.

17 Kasım 2018 Cumartesi

Prematüre Bebekler



Henüz hamileliğimi tamamlamaya 4 hafta vardı ve bebeklerin gelişimini tamamlaması içinde 4 hafta daha anne karnında kalmaları gerekiyordu. Ancak doktorumuzun söylediklerine göre, bebekleri daha fazla anne karnında tutamayacaktık bu yüzden Lal ve Can'ın  doğumu 36. haftada gerçekleşti. Yani bende Prematüre Bebek annesiyim. Doğdukları an öyle güçlü ağlamışlardı ki inanamamıştım onların hayata bu denli sıkı tutunduklarına.Yanımdan ayrılıp havlulara sarılırken ki o ayaklarının çırpınışı hala gözümün önünde.

Prematüre Bebek dünyaya getirmiştim ama daha ilk saniyelerde göstermişlerdi bana nasılda güçlü olduklarını. Odaya çıkmadan hemşirelere sorduğum ilk şey '' Küveze girdiler mi?'' olmuştu, hemşirenin   ''Hayır ikisi de çok güçlü annesi küveze ihtiyacınız olmadı'' demesiyle sevinçten  değil, resmen hıçkırarak ağlamıştım. Sadece 1800 ve 2200 kilo olan ikizlerimin giydikleri çoraplar dizlerinin üstündeydi, kıyafetlerde bacakları birbirine karışıyor, kolları zıbından çıkıyordu. Öyle miniklerdi ki, emmeye hiç güçleri yoktu ama yanımdan ayrıldıkları an avaz avaz ağlıyorlardı. İlk gece ikisini birden göğsümde uyutmuştum , sabaha kadar hiç uyumadan ne kadar güçlü olduklarını düşünüp ve birlikte her şeyi başarabileceğimize inanmıştım.Ve gerçekten de öyle oldu, Lal ve Can ile her şeyi, hatta hayattaki en zoru bile başardık.

Prematüre bebekler hayata daha sıkı  tutunuyorlar ve daha güçlü oluyorlar. Evet çok emek veriyorsunuz, çok hassas büyütüyor hatta sardığınız pamuklarınızı bile pamuklara sarıyorsunuz. Ama biliyormusunuz, verdiğiniz bütün o emeklerinizle birgün gurur duyuyorsunuz.

6 Kasım 2018 Salı

Lal ve Can’ın Kitaplığından Kitap Önerileri “Tombik Ayı Renkler”



Dün gece renkli ayıcıklarımızla,kitabımızı okuyarak uykuya dalınca bugünde kitaplığımızdan kitap önerisiyle başlamak istedim güne.
Kitabımız,  Pearson Çocuk Kitaplari ’n dan “Tombik Ayı Renkler” Tombik ayı ve arkadaşları’nın yine canları sıkılıyor ve yeni bir oyun buluyorlar.



Etraflarındaki aynı renkteki nesneleri buluyorlar, mavi deniz, mavi bulut, sarı bal, sarı çiçek,kırmızı kiraz, kırmızı gelincik,yeşil çay, yeşil elma kahverengi ayıcık.

Biz önce kitabı okuduk, sayfalardaki renkleri bulduk , sonra da ayıcıklarımızla oyun oynadık. Mavi ayı ile mavileri, kırmızı ayıyla kırmızıları, sarı ayıyla sarıları, yeşil ayıyla yeşilleri,kahverengi ayıyla da Tombik Ayı’yı bulduk sayfalarda.






Biz Tombik ayı serisini severek, öğrenerek ve eğlenerek okuyoruz sizlere de tavsiye ediyoruz 🙏🏾




3 Kasım 2018 Cumartesi

Montesorri Pedagojisine Göre Çocukların Mutfaktaki Yeri


Can ve Lal, mutfakta benimle birlikte bir şeyler yapmaya her zaman çok hevesliydiler. Küçük ya da büyük daima yardım etmek, bir ucundan tutmak istiyorlar ve her yaptıkları işte aşırı mutlu oluyorlardı.

Bu heveslerini tehlikeli diye görmezden gelmedim, aksine hiç sakınmadan, tüm dikkatimi onlara vererek güvenle öğrenmelerine ve sık sık mutfağa girmelerine izin verdim. Birlikte  kekler yaptık, domates doğradık, barbunya ayıkladık, bulaşık makinesini birlikte boşalttık, tost yaptık, çorba yapıp, çubuk makarna kırdık bıla bıla bıla bunlar uzar da gider. Ben onların elinden yediğim kekten nasıl müthiş bir tat aldıysam, onlarda bana yardım etmekten, benimle birlikte başarmaktan ve bir şeyler üretiyor olmaktan aşırı derece de mutlu oldular.

Önce  malzemeleri ekleyerek başladılar, sonra karıştırdılar,  geçen hafta kendi kendilerine kek yaptılar, bugün Can, pırasaları doğrayıp tencereye kadar hazırladı.

Bunu hiçbir zaman bilinçli ya da düşünerek yapmamıştım, daha miniciklerdi ilk kek yaptıklarında, ilgili olduklarını ve hoşlarına gittiğini fark edince evde  birlikte güzel zaman geçirmek adına başlamıştım onlarla mutfağa girmeye.

Oysa ne büyük bir adımmış onların gelişimi için;

Çünkü Montesorri Pedagojisine göre; çocukların mutfağa girip, sembolikte olsa yemek yapmaları, birileriyle görevleri paylaşıp, üretmiş olmaları onlara müthiş öz güven kazandırdığı gibi çokta mutlu eder. Özellikle anne mutfağına girmeleri harika bir motivasyondur ve öz güven yükseltir.

Kendi kendilerine yetebilir hale gelmelerinde önemli bir adım olan yiyecek hazırlama konusuna ilave olarak, mutfakta kendi kullandıkları eşyalara erişebilmeleri, acıktıklarında raflardaki yiyeceklere ulaşabilmeleri ve onlar için kullanım alanı sağlamak yine onların başardım duygusunu yani öz güvenlerini desteklemektedir.



29 Ekim 2018 Pazartesi

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


Bundan güzel, bundan özel Bayram kahvaltısı olamaz.
Bugün Atamızı ziyaret etmekti niyetimiz, olmayınca onu konuk ettik soframıza, bayrağımızı baştacı ettik.
Ne mutlu ATATÜRK ÇOCUKLARINA...

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN 

25 Ekim 2018 Perşembe

Lal ve Can'ın Kitaplığından Kitap Önerileri ''TOMBİK AYI SAYILAR^^



Ne zamandır Lal ve Can’ın kitaplığındaki kitaplardan, kitap önerileri paylaşmak istiyordum amma velakin ona fırsatım kalmıyordu .Dün gece yatarken öyle güzel bir kitap okuduk ki, hem artık büyüdüklerini hem de geçen sene sadece resimlere bakıp okuduğumuz kitaplardan artık birşeyler öğrendiklerini görünce hemen sizlerle de paylaşmak istedim.Bu vesileyle daha sık paylaşacağım inşallah .


Kitabımız TOMBİK AYI serisinden SAYILAR 
Tombik ayı ve arkadaşları ’ nın bir gün canları çok sıkılır, bir oyun oynamak isterken Tombik Ayı ’ nın çevrelerindekileri sayma oyunu oynama fikriyle sayma oyunu oynamaya başlarlar. Bir Güneş, İki bulut, üç elma, dört balık, beş su samuru...
Kitabı okurken bizde saydık resimlerdekileri, her ne kadar 10 ’a kadar saymayı bilseler de tek tek saymayı daha önce hiç denemediğimizi farkettim.
Tombikayısayılar kitabı ile bugün adet olarak gördüklerimizi saymaya başlamış olduk. Bence biz bu kitabı daha sık okuruz çünkü gerçekten çok keyifli ve eğlenceli bir kitap, miniklerin hayvanları öğrenmesinde biraz daha büyük miniklerinde sayıları öğrenmesinde çok faydalı bir kitap olduğu için alıp arşivinize eklemenizi tavsiye ederim.

Sevgiler...







19 Ekim 2018 Cuma

Çocukların Mesajlarını Alabilmek



Bir önceki gün öyle huysuzlardı ki,  havayı güneşli bulunca okul çıkışı scooter ’a bindiler biraz, sonra parkta oynadılar, iyice yoruldular dedim eve gidelim biraz uyuruz ama uyumadılar keyiflerinde gayet yerindeydi.

Eve girer girmez ''Biz çok acıktık'' dediler oysa baktım da okulda da yemişler evde de bir güzel içtiler çorbalarını hiç hadi demeden bitirdiler. Sonra yapraklarla boya yaptık, şönilleri de aldık aramıza sakin sakin oturduk birlikte çerçeveler yaptık. O da bitince haydi dedim ''Sen bir koltuğa sen bir koltuğa ben de bu koltuğa devrilip çizgi film izleyelim '' devrilmediler ama hiçte yormadılar beni, hatta akşam uyku saatlerinde bebek ziyaretine gittik ona rağmen gayet keyifliydiler, demek ki uykusuzluk ve yorgunluk her zaman etkili olmuyor bazen çocuklarda bizler gibi sebepsiz yere keyifsiz olabiliyorlar . ''Bugün canım hiçbir şey yapmak istemiyor'' demiyorlar ama sanırım bizim bu mesajı almamızı bekliyorlar.


Bu yüzden, bazı zamanlar severek yaptıklarını hiç istemeyebiliyorlar, ya da bütün sunduklarınız onların hiç ilgilisini çekmiyor ve devamlı olmadık şeyler isteyerek sizi,aslında kendilerini zorluyorlar. Çünkü tıpkı biz yetişkinler gibi canları sıkılıyor, canları hiç bir şey yapmak istemiyor ve kendileri için her yolu deniyorlar. İşte tam bu zamanlarda biraz sakin bırakmak gerekiyor sanırım, zorlamadan ,üstüne gitmeden ve illa bir şey yapmak zorunda hissettirmeden. 

Çocukların birer birey olduklarını unutup ve bize verdikleri mesajları görmezden gelirsek işimiz çok zor, ama tam tersi onların bizlerden bağımsız birey olduklarının bilincinde olmak ve tüm mesajlarına doğru cevaplarla karşılık vermek aslında işin püf noktası.


Sevgiler...

15 Ekim 2018 Pazartesi

Annelerde Sil Baştan Diyebilir



Lal ve Can ile olmak, oyunlar oynamak, onlarla boğuşmak, boya yapmak,kirlenmek, kitap okumak, her öğüne farklı yemek yapmak, giysilerini özenle seçip uyumlu giydirmek, dolaplarını hep toplu tutmak, oyuncaklarının düzenini korumak, birlikte yüzmek, koşmak, dans etmek , etkinlik yapmak , öğretmek ve onlarla öğrenmek. Bunların hepsinden sonsuz keyif alıyorum, hani diyoruz ya '' Ben En Çok Anne Olmayı Sevdim'' işte bu cümlenin hakkını vererek büyütüyorum onları.Bunu yaparken devamlı okuyorum, araştırıyorum, örnek alıyorum. Severek ve sonsuz istekle yapıyorum hepsini bu yüzden de uzun zamandır kafamda Çocuk Gelişimi ile ilgili eğitim almak vardı. Daha bilinçli , daha kontrollü ve daha güvenli büyütmek için  tabiki bunda Lal ve Can ile yaptığımız her şeyden keyif almış olmamın etkisi çok büyük.
Önceliğim ikinci üniversite idi ama karar vermek , harekete geçmekte geç kaldığım  ve bu yılı boş geçirmemek için ''Montesorri Eğitmenliği Eğitimi'' almaya karar verdim. Bu eğitim her ne kadar Lal ve Can için gibi görünse de aslında kendimi geliştirmek için attığım küçücük bir adım, böylece kendimi denemiş olacağım. Beklediğim gibi olmayıp, devam edemeyedebilirim ama bildiklerime ilave öğrendiklerim yanıma kar kalacak, kim bilir belki daha büyük adımlarda atabilirim bu yolda.Hayatımda hiç düşünmediğim bir yola çıkıyorum, yeniden yepyeniden bir sayfa açıyorum kaybedecek hiç birşeyim yok ama yanıma kar kalacak çok şey var .Bence annelerde sil baştan başlayabilirler.
Bugün eğitime başlıyorum ,artık bir nevi öğrenciyim ve vermem gereken derslerim,başarılı olmam gereken sınavlarım var. Bana şans ve başarı dileyin olur mu?

Musmutlu bir gün diliyorum.

Sevgiler...

Çocuklara Makas Veren Annelerden misiniz? Yoksa Asla Vermem Çok Tehlikeli Diyenlerden misiniz?



Datça’da bütün gün sokakta oldukları için hiç boş zaman kalmıyordu ama burada bütün gün oyuncaklarla oynayamayacağımız için arada etkinlikler, faaliyetler, çalışmalar yapmaya başladık yine.Geçen sene bu cetvellerle, şekilleri öğrenmişlerdi bu sene yine kağıtlarımıza şekilleri çizip bu sefer makasla çizdiğimiz şekilleri kesmeyi denedik. 


Makas kullanmakta Can daha meraklıydı o yüzden hem kağıdı tutup hem makas kullanmak ona daha kolay geldi, Lal’in makasa pek ilgisi olmadığı için çok ilgilenmemişti ama elini tutup birlikte bir kaç denemeyle o da öğrendi bir elle kağıdı kaldırıp diğer elle makası kullanmayı.  Belki şekilleri kesmek için daha çok erken ama yavaş yavaş onu da öğrenirler zaten bizim acelemiz yok biz hem oynuyoruz, hem eğleniyoruz,hem de öğreniyoruz .

Sizde deneyin kalem,kağıt ve makas ile gayet sakin ve verimli zaman geçirebilirsiniz .Birlikte yaptığınız tüm aktiviteler güvenlidir,inanın makassı kaçırmak yerine öğrenmesine fırsat verirseniz tehlike kendiliğinden ortadan kalkıyor. Birde size bir tüyo eğer önceliğiniz öğretmekten çok birlikte vakit geçirmek olursa daha kolay öğreniyorlar .

Sevgiler...

Nazara İnanır mısınız? Peki ya Anne- Babanın Nazarının Daha Çok Değmesine?



Nazara inanır mısınız?
Ben inanırım ama onun etkisini düşünerek yaşamam, değecekse değecektir, nazar değecek diye yemek yiyen kuzularımı “Ayy yemiyor” diye kötülemem aksine çok güzel yiyorlar diye gurur duyarım, nazar değecek diye gece hiç uyumuyor demem hatta beni bilen bilir hiç uykusuzluk çekmeden büyüttüğümü maşallah hep uykuyu sevdiler hiç sabahlamadım ya da hiç yesin diye taklalar atmadım. Arada hastaysa canı istemedi zorlamadım, ya da keyifsizse rüya gördüyse uykusunda ağladı aldım kucamda dolaştım ama hiç bunu genele vurmam. Nazardan çok, anne babanın nazarına inanırım ben . Gerçekten en çok anne babanın nazarı değiyor, geçen hafta okula koşa koşa giden kuzular için öyle sevindimki nazarım değdi iki gündür zor ayrılıyoruz, “Anne sen burda bekle, anne sende gel” jimnastik salonuna kadar iniyorum daha girmeden kapıda unutuyorlar beni gerçi öyle ağlama,kendini yerlere atma yok ama bu da bir nevi ayrılmama .Vallahi billahi değdi nazarım .
Maşallah demeyi hiç unutmam ama yine de annenin nazarı daha çok değer lafına katılıyorum

Anaokulu ve Faydaları



Günün en önemli öğünü kahvaltı ,
Çocukları okula başlatmadan önce kafamdaki en büyük soru işareti buydu. Sabah uykusunu seviyorlar ve eğer kendi istekleriyle uyanmazlarsa kendilerine gelmeleri zaman alıyordu, kalkar kalkmaz kahvaltıya oturmak istemiyorlardı, biraz boğuşuyor birazda sohbet ediyorduk yatakta ayılana kadar. Bu süreç bazen öyle uzun sürüyorduki bazen 10:00’da kahvaltıya oturduğumuzu biliyorum . Ömürleri okulda geçecek, daha şimdiden okul için uyandırmak doğru mu? Ya erken kalkmazlarsa, ya açılamaz kahvaltılarını yapmak istemezlerse, aç açına nasıl gönderirim okula diye diye kendimi yedim durdum karar verene kadar.
Velasılkelam öyle mi böylemi derken okula başladılar ve o sabah uykusunu seven kuzularım sabah 08:00 olmadan uyanır, kahvaltıya keyifle oturup, güne enerjik başlar oldular.
Çünkü okula başladıklarından beri hergün 20:00'de yatıp uyuyor ve uykularını almış uyandıkları içinde kahvaltılarını keyifle yapıyorlar.
Ben,bu yaşta okul için  erkenden kalkmalarına üzülürken, okula gitmeleriyle uyku saatleri ve kahvaltıları daha düzenli oldu. Kimbilir daha neler neler katacak bize :)

Bir Kızım Oldu



Bir kızım oldu dünyalara değişmeyeceğim,
Ömrüme ömür kattı, yaşımdan yaş aldı da aldı ,gençleştirdi beni.Onunla yeniden doğdum ben, yeniden küçük bir kız çocuğu gibi yaşadım her günümü, şimdi bakıyorum da şu 3 seneye neler neler sığdırmışız, nasıl dolu dolu yaşamışız her anı hiçbir anı es geçmeden değerlendirmişiz.
Bir kızım oldu benim, bir örnek giyindik annesi ve kuzusu gibi, birlikte danslar ettik kahkaha ata ata, bayramlar yaşadık bayramlıklar giyip tıpkı çocukluğumdaki gibi, birlikte kitap fuarlarına gittik defalarca, seçtiğimiz kitapları okuduk koyun koyuna,Atamızı anmaya gittik , Cumhuriyet, 23 Nisan tüm resmî bayram kutlamalarına hiç aksatmadan katıldık elele coşkuyla, yeri geldi turistik yerleri gezdik bir akşam üstü , yeri geldi sakince doğa yürüyüşlerine çıktık elele ,atladık arabaya fuarları gezdik, bazen de deniz havası aldık başbaşa, ana kız alışverişte yaptık, bir örnek pareolarımızı giyip denizden taş da topladık...
Bunlar sadece birkaç anı, bir kızım oldu benim hayatı dolu dolu paylaşıp yaşadığımız .
Bu daha başlangıç, daha neler neler yapacağız Allah’ın izniyle ,İyiki kızımsın pamuğum benim iyiki benimsin.
Ömrüm yettikçe elini tutacağıma, seninle herşeyi paylaşacağıma ve seni her gün daha çok seveceğime söz veriyorum ...

6 Eylül 2018 Perşembe

Olumlu Cümlelerin İkna Edici Etkisi



Bazen oturup, uzun uzun konuşuyoruz karşılıklı. Anlatıyorum herşeyi, bildiğim ne varsa söylüyorum ne hakkında konuşuyorsak konuşalım mutlaka cevap veriyorum ve hep olumlu cümleler kullanmaya dikkat ediyorum. 
Geçen gün bir mağazanın tabelasında ne yazdığını sordular “Korkmaz ev aletleri” dedim, neden öyle yazıyor dediler “Çünkü orda Korkmaz marka ev aletleri satılıyormuş” dedim, '' ''Satılmazsa yazmaz mı? ''dedi Can  
“Orada Korkmaz ev aletleri satıldığı için Korkmaz ev aletleri yazıyor, başka bir ürün satılırsa onun adı yazar “dedim 
Bir tür oyuna dönüyor bazen, tüm olumsuz sorulara ısrarla olumlu cevaplar veriyorum . Bugün denizden akşam 18:00’de dönünce ikisi de bitik durumdaydı bayılmasınlar diye “Akşam yemeğini bitiren ile yarın itfaiyeci  olmaya gidiyoruz “  dedim. Can anında yapıştırdı soruyu ,
“Bitirmeyen gitmiyor mu?”
”Gidiyor anneciğim akşam hepimiz yemeğimizi bitirip yarın hep birlikte gideceğiz, üstelik bir sürpriz var Cem’de gelecekmiş” Lal sohbete bu noktada katıldı,
“Ben yemeğimi zaten bitiriyorum hep anne”
 Evet yavrularım dedim çok şükür yemek yeme derdimiz yok, benim derdim sizi ayakta tutmaktı başardım, birde üstüne tek başınıza 1,5 lahmacun götürdünüz.Eminim  ki, ben size ''Yemeyen geleme deseydim, o yemek yenmez ve gelmemenin verdiği üzüntüyle huzursuzlanıp dururdunuz.

Olumlu cümlelerin,siz farketmeden  ikna edici etkisi var bende işe yarıyor bence denemeye değer 😉

İyi geceler ❤️❤️❤️


3 Eylül 2018 Pazartesi

Muhteşem Üçlü Anne Ördek ve Yavruları



Bazen yazıyorum ama ya sonu gelmiyor ya da çocuklardan apar topar kapatmak zorunda kalıyorum, unutuluyor. Bu yazımı 2018'in 22. günü yazmışım, ne kadar güzeldi yakında yine baş başa kalacağız bakalım aynı kolaylıkta ve keyifte olacak mı?

Lal, Can ve ben iyiden iyiye ayrılmaz bir üçlü olduk.

Sabah daha yataktan çıkmadan güne boğuşarak başlıyoruz.

Sonra kahvaltı hazırlıyoruz, ben yumurtaları dolaptan alıyorum onlar sırayla yumurtaları kırıyorlar, ben ayakta tabaklarını hazırlıyorum onlar sandalye tepesinde yumurtanın pişmesini bekliyorlar.
Hep birlikte oturuyoruz sofraya, onlar yan yana ben karşılarına nasıl keyifli anlatamam.

Bazen hemen kalkıp beni yalnız bırakıyorlar sofrada, bazen ben sofrayı kaldırmış oluyorum onlar hala yemeye devam ediyorlar yerlerinde. Hayranlıkla izliyorum onların o hallerini, kahvaltı bitince inanılmaz bir enerji ile fırlıyorlar içeriye. Mutfak bana kalınca fırsattan istifade, hemen günün yemeğini koyuyorum ocağa bu arada kırk kere geliyorlar yanıma. '' Hadi anne, gel anne oynayalım, ne yapıyorsun anne? Sen neden gelmiyorsun anne? '' Bunların hepsi her biri bir gelişte soruluyor.

Allahtan öyle hızlı hareket ediyorumki hemen kavuşuyoruz. Başlıyoruz oyuna, odaya gidip birlikte oyuncak seçiyoruz, oturup oyun kuruyoruz iyice kaptırıyoruz kendimizi.Çok değil en fazla yarım saat sürüyor her oyun, başlıyorlar kıkırdamaya, itisip koşuşturmaya hop toplayıp yeni oyun kuruyoruz.

Çağımız Çocukları Pek Sosyal



Ben küçükken yazları dayımın yazlığına giderdik, bütün kuzenler birarada geçirirdik bütün yazı. Gündüzleri deniz, bisiklet, park derken akşam olur sıraya girerdik duş almak için, yıkanan giyinir sokağa atardı kendini gece yarılarına kadar oynardık bazen. Bir sene evin tam karşısına disco açılmıştı, yaşımız küçük olduğu için giremezdik o ayrı, ara sıra ablamla abim Marmara Ereğlisi'ne götürürlerdi bizi discoya. İşte o bizi de götüreceklerini duyduğumuz an hemen koşar etek elbise giyer, banyoda süslenir püslenir bahçede gitmeyi beklerdik heyecanla. Bu resimde bana tam o günleri hatırlattı işte, Erol Evgin'i dinlemeye gittiğimiz gün ''Eğlenceye gideceğiz'' dedim.Lal illa etek istedi,bilezik taktı,ruj sürdü, parfüme bulandı Can'da saçlarını ıslattı delikanlı oldu artık .Lal ve Can ile akşamları dışarı çıkacaksak gündüzden söylüyorum hep, gün içinde sorup duruyorlar, bir heyecan bir sevinç tıpkı benim çocukluğumdaki gibi. Aradaki tek fark bizim çocukluğumuzda çocuklar her yere gidemezdi, onlar 3 yaşında Erol Evgin dinlemeye gidip, konser boyunca yorulmadan tempo tutuyorlar .

30 Ağustos 2018 Perşembe

Aristo Çocuk Bilim EVİ

Düşününki bilim kadını olmak gibi bir hayaliniz vardı ama ne yazıkki olmadı.Böyle bir büyük hayalden vazgeçermisiniz yoksa çocuklar üzerinden yola devam mı edersiniz? Şimdi size, bilim kadını olmak hayali olan ve olmayınca bu hayalini çocuklarda yaşamak isteyen sevgili arkadaşımın kitap ve bilim atölyelerinden bahsedeceğim. aristo çocuk, ilk bakışta bir kitap evi gibi görünse de aslında çocukların gelişimini, okumayı ve keşfeteyi sevmeleri için düşünülmüş bir bilim atölyesi.


Peki burda neler var.;

- Çocuklarınızın keyifle okuyacakları yüzlerce kitap ve istedikleri kitaba diledikleri gibi ulaşma imkanı ve birlikte hikaye okuma günleri.
- Lego Tasarım Atölyeleri
- Masaüstü Kutu Oyunları
- Maker Robotik Kodlama
- Animasyon Film Yapımı
- Deneyler
- Drama Oyunları
- Satranç
- Yaşgünü Partileri







Biz İstanbul'a döner dönmez ziyarete gidip etkinliklerin programını alacağız.Eminim Lal ve Can, bu etkinliklere katılarak kendilerini geliştirecek ve çokta eğlenecekler. Giderseniz selamımı iletmeyi unutmayın.

Kendi Aracınızla Yurt Dışına Çıkmak Artık Çok Daha Kolay!

                                          
Kendi aracınızla yolculuk yapmak gibisi yok! Dilediğinizde mola verirsiniz, canınızın çektiği gibi yemek yersiniz. Gittiğiniz yeri bir turist değil, gerçek bir gezgin gibi keşfedersiniz.
Üstelik aracınızla yurt dışına çıkmak için yapmanız gereken işlemler de her geçen gün biraz daha kolaylaşıyor. Bugünlerde, yeni tip bir çipli ehliyete sahipseniz, Yeşil Kart Poliçenizi yaptırarak sınırı kolayca geçebilirsiniz. Üstelik artık bunu yaptırmak için bir yere gitmeniz, belgelerin peşinde koşmanız da gerekmiyor. 
Anadolu Sigorta, Türkiye’de ilk defa Yeşil Kart poliçesini online olarak alma imkanı sunuyor. www.anadolusigorta.com.tr adresini ziyaret edip, plakanızı ve TC kimlik numaranızı girerek işlemi onayladığınız takdirde poliçeniz kapınıza kadar geliyor. Size de seyahat rotanızı çizmek kalıyor. 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Bizimev Datça ve Hikayesi

Kargı koyunun yamacında küçücük, eski, virane bir taş ev vardı.Senelerdir önünden geçip iç geçirdiğim, burada yaşamak nasıl bir duygudur acaba dediğim o virane ev şimdilerde sizlerinde bayıldığı Datça'nın en güzel evi Bizimev . İnşaat,emlak ve dekorasyonla uğraşan iki ortak Serkan Soytok ve Murat Cennet doğma büyüme Datça'lılar,çocukluklarından beri görüp bildikleri bu evin satılacağı haberini alınca büyük bir heyecanla evi keşfe gidiyorlar ve her ikisi de hiç düşünmeden''Alıyoruz'' diyerek bu eski,virane evi almaya karar veriyorlar.Evin o harap ve yıkık halinden ziyade, konumundan aldıkları enerjiyle hemen evin tamirat ve restorasyon işine başlıyorlar. Tamamen Datça mimarisini ve kendi yaşam tarzlarını yansıtacak şekilde, evin hiçbir taşını bile ziyan etmeden bugünkü haline getirmişler. Ev toplamda 25 M² ve tek odalı.
İçerisindeki asma kat yatma alanı olarak tasarlanmış,kullanışlı bir banyo, açık mutfak ve salondan oluşuyor. Evin ölçülerine hiçbir ekleme yapmadan,olduğu gibi kullanıp tamamen kendi tasarımları ile ferah ve keyifli bir hale getirmişler. Üstelik o yıkık duvarlar bile titizlikle tamir edilerek,eski yapı korunmaya çalışılmış. Varolan dört duvara ekledikleri tek şey, şöminenin iki yanına kapı açıp, eve daha ferah ve daha keyifli bir hava vermişlerki bence iç dekorasyonun en keyifli yanı bu olmuş.Kış aylarında sıcacık şömine karşısına oturup manzaraya karşı keyif yaptığınızı düşünsenize.Yazı ayrı güzel kışı ayrı keyifli.
Terasından ufka doğru baktığınızda Simi, Rodos ve Nisiros adalarına kadar görebiliyorsunuz. Ben evin hikayesini ve tüm bu süreci dinlerken öyle güzel yerlere gittimki, çünkü sadece dekore etmekle kalmayıp çok değerli dokunuşlar eklemişler. Evde kullandıkları perdeler, Murat Cennet'in değerli anneciğinin Knidos fenerinden Datça'ya gelin gelirken getirdiği çeyiz sandığından bir armağanmış mesela, bahçedeki değirmen taşından yapılmış masa, kapının yanındaki kurna, kapının üzerindeki ahşap traversler hepsinin bir hikayesi var onlarda.
İşte böyle küçücük ama içinde kocaman değerleri olan bir ev burası. Evi,sahipleri güzel zaman geçirmek, misafilerini ağırlamak için kullanıyorlarmış. Ancak isminden de anlayacağınız üzere, bu güzel evin verdiği huzuru ve keyfi kendilerine saklamak yerine adını ''Bizimev'' koyarak herkese açmışlar kapılarını.Benim henüz konaklama fırsatım olmadı ama kırkyıl hatrı olacak kahvelerini içtim, hikayelerini kendi ağızlarından dinledim,teraslarında oturup ufka baktım huzur buldum. Birgün gelirde konaklamak isterseniz kapıları herkese açık, yalnız önceden arayıp rezervasyon yaptırmayı unutmayın çünkü bu evde, bu güzel manzaraya uyanmak isteyen çok insan var.

16 Ağustos 2018 Perşembe

Çocuklara Fırsat Verirseniz Öğrenirler

'' Çocuklarınızın risk almalarına ne kadar fazla izin verirseniz, kendilerine bakmayı o kadar iyi öğrenirler'' demiş Roald DALH... Bende aynı fikirdeyim, çocuklara fırsat verilmeli ki öğrensinler. Çünkü bazı şeyler anlatılarak, gözlemlenerek, kitap okuyarak ne yazıkki öğretilemiyor. Bu yüzden çocuklara fırsat verilmesi, öğrenme sürecinde oluşabilecek olumsuzluklara göz yumulması ve sabırla, deneye deneye öğrenmelerinin taraftarıyım. Lal ve Can, 2 yaşından beri kendi kendilerine kaşıkla çorba dahi içebiliyorlar, özellikle üçümüzün yalnız olduğumuz zamanlarda ikisini birden yediremeyeceğim için ikisi de kendi yiyor yemeğini. Peki hiç dökmediler mi? Oooo hem de ne dökmek, her yemek sonrası banyoya soktuğum günleri bilirim ama artık daha kolay,çünkü çatal kaşık kullanmada kurt oldular.Arada çataldan düşerse mamaları , onu da hiç sorun etmiyoruz çünkü masanın altına kocaman bir örtü seriyorum, yemekten kalkınca silkeliyorum o kadar yeri süpürüp silmekten daha pratik. Ne kadar deneyimlemiş olsalarda hala bazen dökebiliyorlar, ben bile bazen döküyorum siz dökmüyormusunuz hiç üstünüze sanki hadi hadi itiraf edin arada gömleğinize damlıyor dimi ;) Uzun lafın kısası, bırakın döksünler saçsınlar, öğrenene kadar sabır sonrası anne rahat bebek rahat ;)

10 Ağustos 2018 Cuma

Afacanlar Şehri Cafe Datça'nın İlk Konseptli Oyun Evi

Size Datça'nın yeni göz bebeği Afacanlar Şehri Cafe'den bahsedeceğim. İsmini duyduğunuzda ve önünden geçtiğinizde çocuklar için dizayn edilmiş küçük bir cafe sanıyorsunuz ama bir cafeden çok daha fazlası.Bu sezon açılan Afacanlar Şehri Cafe Datça'nın ilk Konseptli Oyun Evi.
Bir ana okulu ya da aylık oyun grupları olan bir kreş değil,çünkü siz oraya değil onlar size ayak uyduruyorlar. isterseniz saatlik, isterseniz günlük, isterseniz aylık çocuklarınızı istediğiniz zaman ve istediğiniz kadar emanet edip kaldığı saat kadar ücret ödüyorsunuz. İçeride birçok mesleğe özgü konseptli oyun odaları var. Hastane, itfaiye, kuaföre, market, top havuzu, tırmanma duvarı...
Çocuklar, tamamen doğal malzemelerle yapılan, tüm ayrıntıların düşünüldüğü bu konsept odalarda, yanlarındaki çocuk gelişim uzmanı eşliğinde mesleklerin özel kostümlerini giyerek hem oyunlar oynuyor hem öğreniyor hem de eğleniyorlar. Yaş ve cinsiyet ayrımı uygulanmıyor, isteyen top havuzunda coşarken,isteyen alışveriş yapıyor, isteyen polis oluyor, isteyen oturup masada legolar ile zaman geçirebiliyor. Birde belli günlerde çocuklar için workshoplar düzenleniyor. Geçen haftalarda kendi içeceklerini hazırladılar, önümüzdeki günlerde pasta yapacaklarmış mesela. Önceden duyuruyorlar katılım sayısı sınırlı olduğu için mutlaka randevu almanız gerekiyor. Ve ebevynler, isterseniz çocuklarınızı bırakabilir, isterseniz onlar oynarken sizde oturup kitabınızı okuyabilir ya da çayınızı kahvenizi içebilirsiniz. Gelirseniz mutlaka uğrayın,bana da haber verin bizde gelelim. Çocuklarımız oynasın bizde oturup kahve sohbeti yapalım olur mu.

Datça ve Gereme Koyu

Datça'nın hemen hemen her yerinden,hiçbir ücret ödemeden istediğiniz her zaman deniz girebilirsiniz.Bazı yerlerde plaj işletmeleri mevcut şemsiye ve şezlong kiralayabilir, içecek içebilir,yemek yiyebilirsiniz. Alın havlunuzu gidin, sabahtan akşama kadar kalın acıkınca yiyin, susayınca için hesabı. Birde bunların dışında işletme olmayan, halk plajı diye tabir ettiğimiz yerler var. Biz, Datça'ya yerleştiğimizden beri genellikle buraları tercih ediyoruz.Sandalyelerimiz,şemsiyemiz hep arabamızın bagajında,o gün canımız nereyi istiyorsa oraya demir atıyoruz.Eğer sizde ben beach tarzı biryer istemiyorum doğa ile içiçe yerleri seviyorum diyorsanız kesinlikle GEREME KOYU'na gitmelisiniz. Denizi o kadar berrak ve sıcakki Datça'dan çok farklı.Etrafta hiçbir tesis, ev,bina,market hiçbir şey yok. Arkanız alabildiğine orman, önünüz uçsuz bucaksız Ege Denizi.Burada resmen içinize huzur doluyor. Biz Gereme Koyunu bu sene öğrendik,çocuklar istediği gibi yürüyüp deniz kenarında dolanabiliyorlar,deniz hemen derinleşmediği için kendi kendilerine girip çıkabiliyorlar.Kötü yönü denizi de kumsalı da çok taşlık,o kadar çok taş varki denize girerken kayıp düşedebilirsiniz ve eğer özel arabanız yok ise buraya gelmeniz çok zor hatta imkansız çünkü burası bakir bölge olduğundan dolmuşla sağlanmıyor.Umarım buralar hep böyle kalır ve bizde hep gidip huzur dolarız.

9 Ağustos 2018 Perşembe

Datça ve Kargı Koyu

Şu güzel Datça'nın her yeri ayrı güzel, her yeri keyif almaya müsait. Tam 8 senedir her yaz müptelası olduğumuz, denizinin içindeki kayanın yerini bile ezbere bildiğimiz Kargı Koyu. Denizi'nin derinliği, plajının taşlık oluşu çok çocuklara uygun olmasa da biz burada çok keyifli zamanlar geçiriyoruz. Eğer, Kargı'da devamlı gittiğimiz Mandalya Beach'e gideceksek, genelde sabah erkenden gidip akşam 17:00 *18:00 e kadar kalıyoruz.
Lal ve Can, kollukları bıraktıklarından beri hiç gitmedik ama eğer çocuklarınız kollukla giriyorlarsa Kargı Koyu'nun o tertemiz,ışıl ışıl,berrak sularında yüzmeden dönmeyin derim. Tekne turlarının uğradığı, araba ya da dolmuş ile Datça merkezden max. 10 dakikada ulaşılabileceğiniz en yakın koy burası.Koyun başından sonuna aralıklı olarak beach'ler var ama diğerlerini hiç deneyimleme ihtiyacı duymadığımız için herhangi bir fikrimde yok doğrusu onlar hakkında.Biz hem Kargı hem mandalya müpdelası olarak he aynı yerdeyiz, gelirseniz haber edin bizde gelelim olur mu :)

7 Ağustos 2018 Salı

Datça'da Değişmeyen Günler

Burada hayat çok keyifli, işe gitme derdi yok, çocukları okula gönderme derdi yok, öyle özgürsünki özgürlükten canın sıkılıyor bazen. ''Rahat battı'' deriz ya heh işte aynen o hesap. Günleri karıştırıyorsun, pazarlar olmasa birde marketlerdeki indirimler hayatta günlerle işin olmuyor burada. Her gün aynı, pazartesi de aynı perşembe de pazar da. Hele Pazartesi Sendromu hiç yok, ama yoğun olarak kurulan pazarların sendromu var. Cumartesi günleri merkezdeki pazarımız, çarşamba günleri Özbel'deki köylü pazarımız öyle kalabalık oluyorki ne yollardan geçmeye, ne araba park etmeye, ne pazarda kış aylarındaki gibi dolaşmaya imkanın olmuyor. Mesela ben, bu sabah sanki pazartesiymiş gibi yazıp paylaşmışım, yarın için pazar listesi deyince hatırladım bugünün salı olduğunu, öyle böyle bugünü de devirdik işte. Haydi iyi geceler, tatlı rüyalar...

5 Ağustos 2018 Pazar

Ben Anneyim Koruyucu Annelikte Neymiş

Nedir bu Koruyucu Annelik? Çocukların her başı sıkıştığında yardımına koşmak, hatasını düzeltmek, ona sorumluluk yüklemeye kıyamamak. Tüm bunlar Koruyucu Annelik özellikleri. çocuklarını bu davranışlarla büyüten anneler, koruyucu annelik yapısıyla büyütüyorlarmış. Buna ben de dahilim, bende kıyamıyorum onlara Her annede yok mu bu davranış? Üstelik çocuk kaç yaşında olursa olsun. Ben hatırlıyorum bir yaz tatilinde kitap okumam gerekiyordu yetiştirememiştim annem yardım etmişti. Ben de Can ayakkabısını bağlayamadığın da eğilip bağlıyorum mesela. Annelik zaten yavrusunu korumak değil mi? Bana hiç yabancı ve yanlış gelmeyen davranışlardı. Taki ''Anneliğin Ötesinde'' adlı kitabı okuyana kadar.Çünkü diyorki, bu davranışlarımız ile çocuğun kendi kendini düzeltmesine, hatasını fark edip doğruyu öğrenmesine, sorumluluk almasına, bir problemle karşılaştığında mücadele etmesine fırsat veremeden büyütüyormuşuz. Doğru mu sizce? Belki değil, kesinlikle doğru. Ben Can'ın ayakkabısını bağlamak yerine bağlaması için beklesem öğrenecek ama ben anneyim gelde mantıklı davran, gelde anneliği bırak kenara bir çocuk gelişimcisi gibi davran. Hiç bana göre değil, ben henüz tamamen mantıklı davranışlarda bulunamıyorum.Öğrenmesi için bir sürü yol denerim, aktivite yaparım, oyunlar oynarım ama Kıyamam ki yaa o orda montunu giymek için debelenirken uzaktan izleyemem vallahi gider hemen yardım ederim. Üstelik bence bu konuda yallnızda değilimdir hıhhhh😉

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Yeni Doğum Yapacak Annelere Tüyolar

Amerikalı yazar Liedloff'a göre insanların DNA'larında yazılan bir takım beklentileri var ve bu beklentilerin karşılanmaması durumunda ortaya sorunlar çıkabiliyor. Ortaya koyduğu ''CONTİNUUM'' kavramı ile de özellikle bebeklerin beklentilerinin yerine getirildiği taktirde fiziksel, ruhsal ve duygusal olarak en iyi şekilde gelişeceklerini bildiriyor. *Bebeğin doğumdan hemen sonra annenin kollarına verilmesi *Bebeğin ebevynleri ile aynı yatakta sürekli temas halinde uyuması ve kendi rızasıyla yatağını ayırması. *Bebeğin her istediğinde emzirilmesi *Bebeğin ağlaması, mızmızlanması dikkate alınıp hemen cevap verilmesi *Bebeğe sevildiğini hissettirilmesi gibi... Çok doğru, bu eylemlerin hepsi bebeğin sakinleşmesini ve huzurla uyumasını sağlıyor gerçekten.Anne adayları deneyin pişman olmayacaksınız,bir Jean Liedloff değilim ama ikisi birarada büyüyen ikiz annesiyim bende. İyi geceler dilerim...

2 Ağustos 2018 Perşembe

Sosyal Medya Detoksu Şart

Geçenlerde tam evden çıkıyoruz telefonumun şarjı bitti, bende şarja takıp telefonumu evde bıraktım denize giderken. Nasılda güzel oldu iyi ki bırakmışım. Çünkü Lal hanım, dalmaya başladığı için her anını yakalama gayesiyle bütün gün kamera açık geziyorum neredeyse, denizin içinde bile telefon elimde çoğu zaman ''Hadi bir dalda çekeyim'' deyince dalmıyorki, hele hele telefonu görürse dalası varsa bile dalmıyor, inadına mı yapıyor bilmem ama suda ilerlediği anı yakalamak için beni oynattığı kesin. O gün telefonsuz gidince, denize bir girdik saatlerce oynadık, ben suyun dibinden yüzdüm onlar benden kaçtı, ben olduğum yerde durdum Lal dalarak, Can koşarak beni yakaladılar. Aldım kucağıma gittikde gittik ilerilere, nasıl oynadık nasıl özgürdük. Şu teknoloji iyi hoş ama nasılda engelliyor özgürlüğümüzü değil mi? İçindeyken anlamıyorsunda uzaklaştığında anlıyorsun seni nasıl kendine esir ettiğini. Höani şu sosyal medya detoksu yapanlar var ya bence arada herkese lazım.

31 Temmuz 2018 Salı

Hoşgeldin Ağustos

Günaydınnnn, Hoşgeldin Ağustos. Yeni ay, yeni hedefler, yeni planlar, yeni adımlar veeee tabiki yeni rotalar. Bu ay iki bayram var hakkını vererek kutlamayı planladığımız, Ben bu ay uzun zamandır ihmal ettiğim kitap okumalarıma başlıyorum kaldığım yerden Bugün birde sıkı bir rejime başladım bakalım kaç gün sürecek , Bir Bodrum havası almayı düşünüyoruz kısmetse, Kışa hazırlıklarda başlar bu ay yavaş yavaş, malum yazın son ayı bu ay . Güzel geçsin , tertemiz haberler alalım, köklü yeniliklerle devam edelim inşallah sonra da güle güle yolcu edelim emi. Ben Böyle başladım ama bakalım planlar ve gerçekler nasıl olacak ?

25 Temmuz 2018 Çarşamba

3 Yaşında Yüzme Öğrenilir mi?

Bu yaz erkenden açtık sezonu, Nisan ayında giriyorduk denize. O zamanlar bir video paylaşmıştım, ikiside kolluksuz yatmışlar denizin içinde sürünüyorlardı, birde demiştimki “Bu yaz kollukları atarmıyız ne dersiniz?” Nisan’dan beri toplasan 10 kere takmadılar kollukları, önce kıyıda suyun içinde oturdular kolluksuz, sonra yavaş yavaş denizin içinde koşmaya, sonra su seviyesi boğazlarına gelene kadar ilerleyip oralarda oynamaya geçtiler. Geçen hafta gittiğimiz Gereme Koyu’nun denizi tam onlara göreydi sığ ve sakin. Lal ilk gün kolluklarla denizin üstünde yattı hep, ertesi gün kolluksuz kendini su üstünde tutmaya çalıştı, bir sonraki gün yüzüstü yatıp suda nefesini tutmaya geçti bugün de Suda hem nefes tutmaya hem ayakları çırpmaya başladı. Bu yaz kollukları tamamen atamasalarda sanırım bayağı yol katedecekler. Can mı? “Sen yapamazsın Caaaaan “ diyen Lal’e inat ve “Tabiki yapabilir” diyen bizlerin gazıyla o da yapıyor herşeyi ama yinede kızlar hep bir adım önde sanki İkiz olmanın avantajı biri örnek oluyor diğeri gaza gelip başarana kadar uğraşıyor. Merak ediyorum, bu sezon suyun üzerinde durmayı öğrenirler mi acaba? Yaz sonu gene yazacağım bakalım neler olacak.