Sıcacık bir haziran gününde ikizler annem ve ben, atladık arabamıza daha önce hiç gitmediğimiz Reşadiye köyüne gidelim dedik.
Reşadiye,küçüçük yüzölçümüyle, dar sokakları olan, beyaz taş evlerden oluşan, sessiz , sakin ve gördüğüm en huzurlu eski bir Akdeniz köyü. Kentsel sit alanı olan bölgedeki eski taş evler halen kullanılmakta ve son derece de hoş bir görüntü vermekte.
Bu eski Akdeniz köyünde fazlaca asırlık çam ağacı bulunuyor, ama bir tanesi var ki tam da Reşadiye’nin ortasında heybetiyle sizleri büyülüyor. Osmanlı devletini simgelediği söylenen bu çınar ağacına geldiğimizde dikkatimizi bir konak çekti. Mevcut yapılardan çok farklı, belli ki yeni restore edilmiş bir oteldi.
Merakla kapıyı çaldık ve o büyük ahşap kapının açılığı an gördüğümüz manzara annemi de beni de büyüledi. İçeride sadece yeni restore edilmiş bir otel değil bir cennet saklıydı. Akdeniz iklimine uyumlu envai çeşit çiçek ve bitkiyle bezenmiş konağın atmosferi sizi cennete götürüyor adeta.
İnanamıyorsunuz bu güzelliğin gerçek olduğuna, girdikten sonra uzun bir süre kendimize gelemeyip etrafa bakındığımızı hiç unutmuyorum.
Avlusunda bir süs havuzu sessizlikte şırıl şırıl sesi ,etrafında masalar.
Konağın eski ahşap yüzeyinin verdiği hava,
Ayrıca hizmet binası olarak kullanılan bölümde de odaları var konaklamak için.
Konağı gezdikten sonra öğlen yemeğini orda yemeye karar verip oturduk. Böyle bir yerde, havuzun şırıltısına eşlik eden kuşların sesi, konağın taş yapısının gölgesinin serinliği, fonda Osmanlı temalı müzikler...
Konaktan ayrılırken yine gelelim diyerek çıktık ve bir hafta geçmeden bu sefer çardakta kahve içmeye geldik.
Bu seferde anneciğimle çardakta kahvelerimizi içip,
Lal ve Can ile bahçede gezinip harika vakit geçirdik.
Buranın atmosferi öyle güzelki resim çekmeye doyamadık.
Lal ve Can ile keşfettiğimiz bu muhteşem konağa sonraları tekrar tekrar gittik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder